22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kerîme radyoda, ho-parlörde söylenirken ve lâtin harfleri ile okunurken, ma’nâsı<br />

bozularak, (O berberdir, herşeyi bilicidir), şeklini aldığı vâkı’ oluyor ki, okuyan<br />

ve dinleyip beğenen kâfir olur. Lâtin harfleri ile, bir dürlü yazılan, bir dürlü okunan<br />

(Hallâk) kelimesi, islâm harfleri ile yazılması ve okunması, farklı iki başka kelime<br />

olup, biri yaratıcı, öteki ise, berber demekdir. Arabîde üç (Z) harfi vardır. Bir<br />

kalın (Zı), ikinci ince okunan (Ze), üçüncüsü (Zâl)dır. Bunların üçü ayrı ayrı<br />

söylenir. İbni Âbidîn üçyüzotuzikinci sahîfede diyor ki, (Rükü’ tesbîhinde (Zı) ile<br />

(azîm) denir ki, Rabbim büyükdür demekdir. Eğer ince (Ze) ile (azîm) denilirse,<br />

Rabbim benim düşmanımdır demek olur ve nemâz bozulur). Kur’ân-ı kerîmi lâtin<br />

harfi ile öğrenip okuyan, bu üç harfi ayıramıyacağı için nemâzı sahîh olmaz.<br />

Kur’ân-ı kerîmi lâtin harfleri ile yazmak câiz olmadığı İbni Hacerin “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” (Fetâvâ-yı kübrâ)sının Necâset bahsinde ve Libyada (Câmi’at-ülislâmiyye)nin<br />

çıkardığı (El-hedy-ül-islâmî) kitâbının [m. 1966] baskısında altmışikinci<br />

[62] sahîfesindeki fetvâda yazılıdır. Hindistânda bulunan yüzlerce Ehl-i sünnet<br />

medresesinin büyüklerinden olan Keralada (Bâkıyâtüs-sâlihât) medresesi<br />

müderrislerinin neşr etdiği (El-muallim) aylık mecmû’asının 1406 [m. 1985] târîhli<br />

nüshasındaki fetvâda da uzun yazılıdır. İstanbulda (Hakîkat Kitâbevi)nin çıkardığı<br />

(El-edillet-ül-kavâtı’) hutbe kitâbında bu fetvânın bir sûreti mevcûddur.<br />

Radyodan ve ho-parlörden çıkan sesler, şimdi Hıristiyanların ve Yehûdîlerin ellerinde<br />

bulunan, İncîl ve Tevrâtlar gibi, Allah kelâmı değildir. Allahü teâlâ tarafından<br />

nesh edilmiş ve kullar tarafından değişdirilmiş olan mukaddes kitâblara hakâret<br />

etmek, alay etmek ve bunları okumak, dinlemek câiz olmadığı (Hadîka) kitâbının<br />

yüzonbeşinci sahîfesinde yazılıdır. Bunun için meyhânelerde, oyun yerlerinde,<br />

günâh işlenen topluluklarda, radyo ile Kur’ân-ı kerîm ve mevlid dinleyerek<br />

keyflenmek küfr olur ve küfre sebeb olan da, kâfir olur.<br />

Radyoda, Kur’ân-ı kerîmi ve mevlidi hurmetle dinliyenler, hâfızın nağmeleri ile<br />

ağlayanlar olur. Güzel ses, nağme, kalbi hastalanmış olanların nefsine te’sîr etmekdedir.<br />

Nefsi beslemekdedir. Nefs, insanı ağlatmakdadır. Hâlbuki, Kur’ân-ı kerîm<br />

okumak sünnetdir. Harâma, hattâ mekrûha sebeb olan sünneti terk etmek lâzım<br />

olduğu, fıkhda, temel bilgilerden biridir. O hâlde, radyoda Kur’ân-ı kerîm ve<br />

mevlid okumamak dahâ doğru olmakdadır. Radyoda her dil ile, dîni bilgiler vermek,<br />

Ehl-i sünnet âlimlerinin, dünyâ bilginlerini hayrân bırakan, rûhlara gıdâ<br />

olan sözlerini insanlığa duyurmak lâzımdır. Böyle yayınlar çok fâideli ve çok sevâb<br />

olur.<br />

Süâl: Evet, uzak memleketlerdeki vericilerden dinlendiği zemân, ses net olarak<br />

gelemiyor. Fekat, bir şehrdeki vericiden alınan ses, tam hâfızın okuduğu gibi oluyor.<br />

Ma’nâsı da, iyi anlaşılıyor. Radyoda, teypde ve ho-parlörde işitilen bu seslere,<br />

Kur’ân-ı kerîm denilmez mi?<br />

Cevâb: Radyoda işitilen ses, fen bakımından (Aks-i sadâ) [sesin yankısı] da değildir.<br />

(Nakl-i sadâ) [sesin iletilmesi] de değildir. Nakl, sesin kendinin götürülmesi<br />

demekdir. Isı da, reyyonman, ışıma ve konveksiyon akımları ile yayıldığı gibi,<br />

nakl yolu ile de iletiliyor. Ateşe sokulan maşa, ısıyı değişdirmeden iletiyor. Isı, demirin<br />

kristallerinin birinden, ötekine geçerek yayılıyor. Hâfızın yanında, kendi sesini<br />

işitmemiz (Nakl-i sadâ)dır. Buğazdaki ses iplikcikleri [etden iki tel], konuşurken,<br />

gerilerek sertleşiyor. Ciğerden gelen hava, bunları titreşdirerek ses hâsıl<br />

oluyor. Titreşen tellerin hava moleküllerine çarpması, bu molekülleri titreşdiriyor.<br />

Bu titreşimler de, yanlarındaki hava moleküllerini titreşdirerek kulağımıza kadar<br />

ulaşıyor. Böylece sesi duyuyoruz. Ses hava içinde, müntezam küreler hâlinde dalgalarla<br />

yayılıyor. Havanın kendisi gitmiyor. Sesi iletmiş oluyor. Kuru hava, sesi,<br />

sâniyede üçyüzkırk metre hızla iletmekdedir. Su molekülleri de, sesi iletir. Sesin,<br />

sudaki hızı, sâniyede binbeşyüz metre kadardır. Katı cismler, sesi dahâ çabuk<br />

iletiyor. Sesin çelik ve camdaki hızı, sâniyede beşbin metredir.<br />

– 724 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!