22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

uldu. (Hüseyn tefsîri)nde (Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü anhümâ” buyurdu<br />

ki, müşriklerin bedenleri, köpekler gibi pisdir) diye de yazıyorsa da, din büyüklerinden<br />

böyle umûma uymayan, herkesin söylediğine benzemiyen haberler çok gelmişdir.<br />

Böyle haberleri evirip çevirip, ana haberlere uydurmak lâzımdır. Kâfirlerin<br />

dışları, bedenleri nasıl pis olur ki, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”,<br />

bir yehûdî evinde yemek yidi. Bir müşrikin kabı ile tahâretlendi. Ömer “radıyallahü<br />

anh” da, hıristiyan kadınının kabından tahâretlendi. Bunlar, âyet-i kerîme gelmeden<br />

önce yapılmış olabilir denirse, zan etmekle cevâb verilmiş olmaz. Âyet-i kerîmenin<br />

sonra geldiğini isbât etmek lâzımdır. Eğer isbât edilebilirse, onların necs,<br />

pis olduğunu, dokundukları şeyleri pis ve harâm yapacağını göstermez. Nihâyet,<br />

i’tikâdlarının pis olduğunu gösterir. Çünki, hiçbir Peygamber kendi dîninde veyâ<br />

başka dinlerde harâm olmuş veyâ olacak birşeyi hiç yapmaz. Ya’nî sonradan harâm<br />

olacak şeyi, önceden, halâl iken yine kullanmaz. Meselâ, şerâb içmek önce halâl<br />

idi. Sonra harâm oldu. Hiçbir Peygamber hiçbir zemânda şerâb içmedi. Eğer kâfirlerin<br />

bedenlerinin, köpekler gibi pis olduğu, sonradan bildirilecek olsaydı, Allahü<br />

teâlânın sevgilisi olan Muhammed “aleyhisselâm”, onların kablarına hiçbir<br />

zemân dokunmaz idi. Nerde kaldı ki, sularını içmiş ve yemeklerini yimiş olsun! Sonra,<br />

birşeyin kendisi pis olunca, her zemân pisdir. Bir vakt pis olması, başka vakt<br />

temiz olması düşünülemez. Müşriklerin bedenleri pis olsaydı, her zemân pis olurdu<br />

ve Muhammed “aleyhisselâm” hiçbir vakt dokunmazdı. Nerede kaldı ki, onlardan<br />

su içsin ve yemek yisin. Bir de aynî necs olan her zemân necsdir. Önce ve sonra<br />

mubâh olamaz. Müşrikler aynî necs olsalardı, evvelden beri böyle olmaları<br />

gerekirdi ve Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” önceden de buna uygun<br />

olarak onlara muâmele ederdi. O olmayınca, bu nasıl olsun. Bundan başka, bunların<br />

bedenini pis bilmek, müslimânları, çok sıkıntıya sokar. Hanefî mezhebi<br />

âlimlerine Allahü teâlâ sonsuz iyilik versin ki, müslimânların işini kolaylaşdırdı.<br />

Onları harâm işlemekden kurtardılar. Bu büyük âlimlere teşekkür edilecek yerde,<br />

dil uzatmak, yapdıkları isâbetli tefsîri ayblamak nasıl doğru olabilir? Müctehidlere<br />

karşı birşey söylenebilir mi? Çünki onların yanlış buluşlarına da, bir sevâb<br />

verilmekdedir. Onların yanlış bulduklarını yapan müslimânlar, azâbdan kurtulacakdır.<br />

Kâfirler pis olunca, onların dokunduğu, yapdığı şeyler de pis ve harâm olur.<br />

Kâfirlere pis diyenler, onların yapdıkları yemek ve şerbetlere harâm demiş olur<br />

ki, böyle söyliyenler, kendilerini bu harâmdan koruyamaz. Hele Hindistândaki müslimânların<br />

korunmaları imkânsız gibidir. Müslimânlar, her yerde, kâfirlerle temâs<br />

hâlinde olduğundan, en kolay olan fetvâyı vermek dahâ iyidir. Hattâ, kendi mezhebine<br />

uygun olmasa da, başka mezhebdeki kolay fetvâ söylenmelidir. Bekara sûresi,<br />

yüzseksenbeşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, size kolay olan şeyleri<br />

yapdırmak istiyor, güç olanı istemiyor) ve Nisâ sûresi, yirmisekizinci âyetinde meâlen,<br />

(Allahü teâlâ, ibâdetlerinizin hafîf, kolay olmasını istiyor. İnsan za’îf, dayanıksız<br />

yaratıldı) buyuruldu. Müslimânları sıkışdırmak, onları incitmek harâmdır<br />

ve Allahü teâlânın beğenmediği şeydir. Şâfi’î âlimleri, kendi mezheblerinde yapılması<br />

güçleşen şeylerin hanefî mezhebine göre yapılmasına fetvâ vermiş, müslimânların<br />

işini kolaylaşdırmışlardır. Meselâ, şâfi’î mezhebine göre, zekât vermek için,<br />

zekâtın, Tevbe sûresi, altmışıncı âyetinde bildirilen sekiz sınıf insanın her sınıfına<br />

verilmesi lâzımdır. Bunlardan, gönlünü alması lâzım gelen kâfir sınıfı [ve zekât<br />

toplıyan me’mûr sınıfı ve kölelikden kurtarılacak borclu sınıfı] bugün yokdur. Bunları<br />

bulup zekât vermek imkânsız olmuşdur. Bunun için, şâfi’î âlimleri “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyhim ecma’în”, hanefî mezhebine göre zekât verilmesine fetvâ verdi.<br />

Çünki, hanefî mezhebinde, bu sınıflardan herhangi birine vermek yetişir.<br />

[Bunun gibi, gusl abdesti alırken, hanefî mezhebinde ağzın içini, dişlerin arasını<br />

ve diş çukurunu yıkamak farzdır. Kaplama ve dolguların içine su girmediği için,<br />

bunların gusl abdestleri sahîh olmaz, pis kalırlar. Şâfi’î ve mâlikî mezhebinde ise,<br />

ağız içini yıkamak farz değildir. Hanefî mezhebinde olan kimse, dişlerini zarûret<br />

– 71 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!