22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

16 — TİCÂRETDE İHSÂN<br />

(Kimyâ-i se’âdet) kitâbı, üçüncü asl, dördüncü bâbda buyuruyor ki: Allahü<br />

teâlâ, adâlet yapmak emr etdiği gibi, ihsân etmeği de emr ediyor. Bundan evvelki<br />

bâbda, adâlet yapmağı bildirdik. Bunları öğrenen, zulm yapmakdan kurtulur.<br />

Şimdi ihsân nasıl yapılacağını anlatacağız: A’râf sûresi, ellibeşinci âyetinde meâlen,<br />

(İhsân edenlere, elbette rahmetim çok yakındır) buyuruldu. Yalnız adâlet yapanlar,<br />

dinde sermâyelerini kurtarmış olur. Amma kâr, ihsân edenleredir. Aklı olan,<br />

âhıret kârını hiç kaçırır mı? İhsân, emr edilmiyen iyiliği yapmakdır.<br />

[(Eşbâh) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, üçüncü kâ’ide (Îsâr)dır. Îsâr,<br />

muhtâc olduğu birşeyi almayıp, muhtâc olan din kardeşine bırakmakdır. İnsana lâzım<br />

olan şeylerde îsâr yapılır. Kurbet ve ibâdetlerde îsâr yapılmaz. Meselâ, tahâretlenecek<br />

kadar suyu, setr-i avret edecek kadar örtüsü olan, bunları kendi kullanır.<br />

Bunları muhtâc olana vermez. Birinci safdaki yerini başkasına vermez. Nemâz<br />

vakti gelince abdestsiz kimsenin abdest suyunu başkasına îsâr etmesi câiz değildir].<br />

Ticâretde ihsân, altı dürlü elde edilir:<br />

1 — Müşterî, fazla ihtiyâcı olduğu için, çok para vermeğe râzı olsa bile, çok kâr<br />

istememelidir. Sırrî Sekâtînin “kuddise sirruh” dükkânı vardı. Yüzde beşden ziyâde<br />

kâr istemezdi. Bir kerre, altmış altınlık bâdem içi almışdı. Bâdem fiyâtı ânsızın<br />

yükseldi. Dellâl, bâdem satmak için geldi. Altmışüç altına sat dedi. Dellâl, bugün,<br />

bu kadar bâdemi, doksan altına alıyorlar deyince, ben yüzde beşden fazla kâr<br />

almamağa karâr verdim. Karârımı değişdirmem buyurdu. Dellâl da, ben de senin<br />

malını aşağı fiyâtla satamam dedi ve satmadı. O da, yüksek fiyâtla satmağa râzı olmadı.<br />

Bâdemler satılamadı. İşte ihsân böyle olur. Muhammed bin Münkedir, din<br />

büyüklerindendi. Mağazası vardı. Çeşidli kumaş satıyordu. Kimisinin zrâ’ı [bir zrâ’<br />

0,48 metredir] beş altın, kimisinin, on altın idi. Birgün, kendisi yok iken, çırağı, bir<br />

köylüye, beş altınlık kumaşı, on altına satdı. Kendi gelip, haber alınca, akşama kadar<br />

köylüyü aratdı. Köylüyü görünce, bu kumaş beş altından ziyâde etmez dedi.<br />

Köylü, ben bunu, seve seve aldım deyince, ben kendime uygun görmediğimi din<br />

kardeşime de uygun görmem. Yâ satışdan vaz geç, beş altını geri al, yâhud da gel,<br />

on altınlık kumaşdan vereyim buyurdu. Köylü beş altını geri aldı. Sonra, birisine,<br />

bu merd kimdir diye sordu. Muhammed bin Münkedir dediler. Bu ismi duyunca<br />

(Sübhânallah! Bu, öyle kimsedir ki, çölde susuz kalınca yağmur düâsına çıkıp, onun<br />

adını söylediğimiz zemân rahmet yağıyor) dedi. Büyüklerimiz az kârla, çok iş yapar,<br />

bunu dahâ bereketli bulurlardı. Halîfe Alî “radıyallahü anh”, Kûfe şehri<br />

çarşısında dolaşarak, (Az kârı red etmeyiniz! Çok kârdan mahrûm kalırsınız!) buyururdu.<br />

Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” büyüklerinden Abdürrahmân bin<br />

Avf’a, o büyük serveti nasıl kazandın? dediler. Çok az kâra da râzı oldum. Hiçbir<br />

müşterîyi boş çevirmedim. Hattâ bir gün, bin deveyi sermâyesine satmışdım. Yalnız<br />

dizlerindeki ipleri kâr kalmışdı. Her ip, bir dirhem gümüş değerinde idi. O gün<br />

develerin yem parasını ben vermişdim. Kazancım ise, bin dirhem olmuşdu, buyurdu.<br />

[Hamza efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Bey’ ve şirâ risâlesi şerhı), yirmibeşinci<br />

sahîfesinde diyor ki: (Yedincisi: Yüksek fiyâtla satıp, bir kimseyi aldatmakdan<br />

sakınmalıdır. Zîrâ piyasada on liraya satılmakda olan bir malı, onbir liradan<br />

yukarıya satın almak gaben-i fâhiş ile aldanmakdır. Ya’nî çok aldanmakdır.<br />

Yalan söylemekle çok aldatılan bir müşterî, satışdan vaz geçebilir)].<br />

2 — Fakîrlerin malını fazla para ile almalı, onları sevindirmelidir. Meselâ, dul<br />

kadınların iğirdiği ipliğine, çocukların satdığı meyvelere çok para vermelidir. Bu<br />

sûretle çalışanlara yardım etmek, sadaka vermekden dahâ sevâbdır. Böyle yapanlar,<br />

Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” düâsına kavuşur. Çünki, (Alışveriş-<br />

– 845 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!