22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ların kitâblarında merdûd ve za’îf rivâyetler yokdur. Yedinci tabaka, yukarıda bildirilen<br />

hizmetleri yapamıyan, ancak önceki tabakaların kitâblarından doğru olarak<br />

nakl yapabilen, onları bildiren mukallidlerdir. [(Tahtâvî) ve (İbni Âbidîn)in<br />

ve (Dürr-ül-muhtâr) sâhibinin bunlardan olduğu, (Mecmû’a-i Zühdiyye)de yazılıdır.]<br />

Altıncı tabakadan âlimler kıyâmete kadar bulunacaklar, hakkı bâtıldan<br />

ayıracaklardır. (Ümmetimden hak üzere olan âlimler, Kıyâmete kadar bulunacakdır)<br />

hadîs-i şerîfi, bunu haber vermekdedir).<br />

(Mîzân-ül-kübrâ)nın önsözünde diyor ki, (Dört mezheb imâmından “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyhim ecma’în” sonra, hiçbir âlim, mutlak müctehid olduğunu iddiâ etmedi.<br />

Yalnız imâm-ı Muhammed bin Cerîr-i Taberî “rahmetullahi teâlâ aleyh” böyle<br />

iddiâda bulundu ise de, kabûl edilmedi. İmâm-ı Süyûtî “rahmetullahi teâlâ<br />

aleyh”, mezhebde mutlak müctehid olduğunu söyler ve şâfi’î mezhebine göre<br />

fetvâ verirdi. Tesavvufun yüksek derecesine varmış olan ârif-i kâmiller, zevk ve<br />

vicdân ile ictihâd sâhibi olurlar. Halâl olan şeyleri, güzel kokuları ile, harâmları da,<br />

habîs kokuları ile anlarlar. Bir Ârif-i kâmilden feyz almadıkca, ictihâd derecesine<br />

yükselmek mümkin değildir. Bu dereceye yükselen Velînin, bir mezhebi taklîd<br />

etmesine lüzûm kalmaz. Onların hanefî, şâfi’î olduklarını söylemeleri, bu dereceye<br />

yükselmeden evvel, taklîd etmiş oldukları mezhebleridir. Vilâyet derecelerine<br />

yükselebilmek için, dört mezhebden birinin fıkh bilgilerini doğru olarak öğrenmek<br />

lâzımdır. Bunun için, Ehl-i sünnet i’tikâdında olan ve o mezhebe bağlılığı<br />

bilinen sâlih bir zâtdan dinliyerek veyâ böyle birinin yazdığı ilmihâl kitâbından<br />

okuyarak öğrenmek şartdır. İ’tikâdı bozuk, mezhebsiz bir din adamından dinliyerek<br />

veyâ ne olduğu belirsiz kimsenin yazdığı kitâbdan okuyarak öğrendiğine uyan<br />

yâhud dört mezhebden birini taklîd etmiyen sôfî, dalâlete düşer, (zındık) olur. Başkalarını<br />

da yoldan çıkarmakda şeytânın yardımcısı olur.)<br />

[Yeni müslimân olan kimsenin veyâ âkıl ve bâlig olan müslimân evlâdının, evvelâ<br />

(Kelime-i şehâdet) söylemesi ve bunun ma’nâsını öğrenip, inanması lâzımdır.<br />

Sonra, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılı olan i’tikâd, ya’nî îmân edilmesi<br />

lâzım olan bilgileri öğrenip, bunlara inanması lâzımdır. Sonra Ehl-i sünnetin dört<br />

mezhebinden birinin kitâblarında yazılı olan fıkh bilgilerini, ya’nî islâmın beş<br />

şartını ve halâl, harâm olan şeyleri öğrenmesi ve bunlara inanması ve uygun yaşaması<br />

lâzımdır. Bunları öğrenmek ve uymak lâzım olduğuna inanmıyan, ehemmiyyet<br />

vermiyen (mürted) olur. Ya’nî kelime-i şehâdet getirerek müslimân oldukdan<br />

sonra, tekrâr kâfir olur. Dört mezhebin i’tikâdı birbirinin aynıdır. Dört mezhebden<br />

birinin îmân ve fıkh bilgilerine tâbi’ olan [uyan] bir müslimâna (Ehl-i sünnet)<br />

veyâ (Sünnî) denir. Dört mezhebden birinde olmıyan kimsenin îmânı bozulur.<br />

Yâ, (bid’at sâhibi), ya’nî sapık müslimândır. Yâhud, mürted olur. Bunun her<br />

ikisi de, tevbe etmeden ölürse, muhakkak Cehenneme girecek, ateşde yanacakdır.<br />

Bir iş yaparken, özrü hâsıl olup, bu işin kendi mezhebindeki şartlarından birine uyması<br />

güçleşen kimse, bu işi, dört mezhebden herhangi birindeki şartlarına uyarak<br />

yapar. Bu ikinci mezhebin, bu iş için olan şartlarının hepsine uyması lâzım olur. Bu<br />

şartlardan birine uyması zor olur, fekat kendi mezhebinde kolay olursa, bu işi yapması<br />

sahîh olur. İki mezheb zarûrî telfîk edilmiş olur. Kendi mezhebinde de zor olur<br />

ise, kendi mezhebindeki birinci şartı yapmaması câiz olur. Fekat, Eshâb-ı kirâmdan<br />

birinin ictihâdına göre câiz olabileceğini düşünmek iyi olur. İkinci kısm, 1. ci<br />

maddeye bakınız! Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” vefâtında hayâtda<br />

bulunan binlerce Sahâbînin herbiri müctehid idi. Dört mezhebden birini taklîd<br />

etmekde zorluk hâsıl olduğu zemân, Eshâb-ı kirâmdan birinin ictihâdına uygun<br />

olan ibâdetimiz sahîh olur. Özr olunca zann-ı gâlibimiz makbûl olur. Tevbe sûresinin<br />

102. ci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Muhâcirînin ve Ensârın önce olanları ve<br />

bunlara tâbi’ olanlar, Allahü teâlâdan râzıdır. Allahü teâlâ da onlardan râzıdır. Onlara<br />

Cennetleri hâzırladım. Burada sonsuz kalacaklardır) buyurulmuşdur. Es-<br />

– 445 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!