22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ma’bûdluk mertebesidir. Hiç kimse, hiçbir sûretle bu devlete ortak olamaz. Nerede<br />

kaldı ki dahâ yukarı çıkıla.<br />

İbâdet ve ibâdet edicilik bulaşan her mertebeyi, kalb gözü ile görmek mümkin<br />

olduğu gibi, buralara yükselmek de olabilir. Hâlis ma’bûdluk makâmına yükselmek<br />

olamaz. Tesavvuf yolu, oraya götürmez. Fekat, Allahü teâlâya hamd olsun ki,<br />

orayı göstermekden mahrûm bırakmadılar. İsti’dâda, kâbiliyyete göre müsâ’ade<br />

etdiler. Mi’râc gecesi (Dur yâ Muhammed!) buyurulması, belki bu hâlis mertebenin<br />

üstü, vücûd mertebesidir. Zât-i ilâhînin tecerrüd ve tenezzüh mertebesidir. Buraya<br />

yol yokdur. (Lâ ilâhe illallah) kelime-i tayyibesinin hakîkati, bu mertebededir<br />

ki, uydurma ma’bûdlara ibâdet edilmiyeceği hakîkati, buradadır. Ondan başka<br />

ibâdete lâyık ve müstehak kimse bulunmıyan hakîkî ma’bûdün isbâtı, bu makâmda<br />

hâsıl olur. Âbidlik ve ma’bûdluk arasındaki tâm ayrılık, burada âşikâr<br />

olur. Âbid, ma’bûdden, olduğu gibi, ayrılır. Nihâyete kavuşanlar (Lâ ilâhe illallah)<br />

kelimesini (Allahü teâlâdan başka ma’bûd yokdur) olarak bilirler ki, islâmiyyet de,<br />

böyle bildirmekdedir. Allahü teâlâdan başka mevcûd yokdur veyâ maksûd yokdur<br />

gibi ma’nâlar, başlangıçda ve yolun ortasında olanlar içindir. Maksûd yokdur<br />

ma’nâsı, mevcûd yokdur ve vücûd yokdur ma’nâlarından yüksek olup (Allahü teâlâdan<br />

başka ma’bûd yokdur) ma’nâsına dahâ yakındır.<br />

Şunu bilmelidir ki, bu mertebede, nazarın, görmenin ilerlemesi ve kalb gözünün<br />

kuvvetlenmesi, nemâz kılmakla olur. Nihâyete erenlerin ibâdetleri, hep nemâz<br />

kılmakdır. Başka ibâdetler, belki nemâzın kemâline yardımcı olurlar. Nemâzda<br />

bir kusûr olursa, onu temâmlarlar. Bunun için olabilir ki, (Nemâzın güzelliği,<br />

îmânın güzelliği gibi, kendisindendir. Başka ibâdetlerin güzellikleri, kendilerinden<br />

değildir) demişlerdir. Vesselâm.<br />

[İbâdet, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmakdır. Ubûdiyyet, Allahü teâlânın<br />

işinden râzı olmakdır. Ubûdet, Allahü teâlânın, nelerden râzı olduğunu bilmekdir.<br />

(Reşehât)da, Ubeydüllah-i Ahrâr buyuruyor ki, (İbâdet, Allahü teâlânın<br />

emrlerini yapıp, yasaklarından kaçınmakdır. Ubûdiyyet, Allahü teâlâya teveccüh<br />

ve ikbâldir. Ya’nî, kalbin huzûru, âgâhlığıdır)].<br />

47 — İKİNCİ CİLD, 44. cü MEKTÛB<br />

Bu mektûb, hâce Muhammed Mü’minin oğlu Muhammed Sâdıka yazılmış<br />

olup, vahdet-i vücûd [panteizm]ü bildirmekdedir:<br />

Allahü teâlâya hamd ederim. Onun beğendiği, seçdiği kullarına selâmet vermesini<br />

düâ ederim! Soruyorsunuz ki, tesavvufcular, vahdet-i vücûd söylüyor. Âlimler<br />

ise, bu söze küfr ve zındıklık diyor. Hâlbuki, her iki taraf da Ehl-i sünnetdir.<br />

Siz bu işe ne dersiniz?<br />

Sevgili yavrum! Bu işi, birçok mektûblarımda ve risâlelerimde uzun uzun anlatmışdım.<br />

İki taraf arasında, kelime farkından başka bir ayrılık olmadığını bildirmişdim.<br />

Bununla berâber, mâdemki siz de soruyorsunuz, süâle cevâb lâzımdır. İster<br />

istemez birkaç kelime yazıyorum. Biliniz ki, Sôfiyye-i aliyyeden (Vahdet-i vücûd<br />

vardır ve herşeyde Hak teâlâyı görüyoruz ve herşey Odur) diyen, herşey, Hak teâlâ<br />

ile birleşmiş, O, herşeyden ayrı değil, herşeye benzer, bu âlem ile berâber ve<br />

birlikde var oldu, işte O görünüyor, gibi şeyler demek istemiyor. Böyle söyleyen,<br />

kâfir olur, zındık, dinsiz olur. Allahü teâlâ mahlûkları ile birleşik değildir. Onların<br />

aynı değildir. Onlara benzer değildir. O hep var idi, hep öyledir. Zâtında ve sıfatlarında,<br />

ismlerinde hiç değişiklik olmaz. Birşeyi yaratmakla, bunlarda değişiklik<br />

olmaz. O, hiçbir bakımdan mahlûklarına benzemez. Onun varlığı, lâzımdır. Ondan<br />

başkası, olsa da olur, olmasa da. O büyüklerin, (Herşey Odur) demeleri, hiçbirşey<br />

yokdur. Yalnız O vardır, demekdir. Meselâ, Hallâc-ı Mensûr, enelhak [ben<br />

Hakkım] dedi. Böylece, ben Hakkım, Hak teâlâ ile birleşdim demek istemedi. Böy-<br />

– 943 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!