22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ir kısmının halâl, bir kısmının harâm dediği şeylerdir. Harâm diyenlerin, yapmaması<br />

lâzım olur. Câiz diyenlerin de yapmaması, iyi olur. Tütün böyle değildir. Müctehid<br />

olmıyanların, üsûl ilmlerini okumıyanların, halâli, harâmı bilmemesi, şübheli<br />

demek olmaz. (Müctehid olmıyanların sözü, delîl-i şer’î olmaz) buyurulduğu, (Berîka)nın<br />

94. cü sahîfesinde yazılıdır. Birşeyin halâl olması için delîl aranmaz. Fekat,<br />

harâm olması için aranır.<br />

Bir cinsden olan şeylerin bütünü, nass ile harâm edilmiş olursa, bunlardan birkaçına<br />

halâl diyebilmek için, ancak bu zemân, bunların halâl olmasına delîl aramak<br />

lâzım olur. Harâm olduğu bildirilmiyen birşeye, halâl denir. Buna harâm diyebilmek<br />

için, delîl aramak, isbât etmek lâzımdır. İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ<br />

aleyh”, (Zebâ’ih) kısmında, En’âm sûresinin yüzkırkbeşinci âyetini ve (Allahü<br />

teâlânın, halâl ve harâm diye açıklamadığı şey, Allahü teâlânın afv etdiği şeylerdendir)<br />

hadîs-i şerîfini yazarak, harâm olduğu bildirilmiyen ve harâm edilmiş<br />

olanlara benzemiyen her şeyin mubâh olduğunu göstermekdedir. O hâlde, tütün<br />

için birşey bildirilmedi diyenlerin, tütüne harâm, mekrûh dememeleri, mubâh<br />

demeleri lâzımdır. Tütün hakkında hadîs-i şerîf denilen sözlerin iftirâ ve yalan oldukları<br />

açıkdır. Çünki, asr-ı se’âdetde Arabistânda tütün yokdu. İslâm memleketlerine<br />

1015 senesinde geldiğini yukarıda bildirmişdik.<br />

Din bilgisi olan bir kimse, tütüne tahrîmen mekrûh diyemez. Çünki, İbni Âbidîn,<br />

beşinci cildde (İmâm-ı Muhammed buyurdu ki, tahrîmen mekrûh demek, harâm<br />

demekdir. İki imâm ise, harâma yakındır dedi. Ya’nî, vâcibi terk eden gibi, Cehennemde<br />

azâb görür ise de, inanmıyan kâfir olmaz dedi. Şübheli şeyler de böyledir.<br />

Şübheli şey demek, müctehidin, muhkem olmıyan, açık olmıyan, te’vîl edilen<br />

âyet-i kerîmelerden veyâ hadîs-i şerîflerden, yâhud muhkem ise de, bir kişinin<br />

bildirmiş olduğu hadîs-i şerîflerden çıkardığı hükm demekdir. Tehlükeli demek,<br />

islâmiyyetin yasak etdiği şey demekdir) diyor. Görülüyor ki, tütün içmeğe tehlükelidir<br />

de denilemez.<br />

Kötü alışkanlık, harâm işlemeğe alışmak demekdir. Harâm olmıyan şeyi kullanmağa<br />

kötü alışkanlık demek, din adamına yakışmaz. Câhil olan, cesûr olur. İslâmiyyetin<br />

izn vermediği sözleri, sıkılmadan söyler. Kendi tabî’atine, görüşüne uymadığı<br />

için, din büyüklerinin sözlerine saçma demekden, Allahü teâlâya sığınırız.<br />

Buğazına düşkün olanlar, yiyeceğe benzetilemez diyerek de tütünü kötülüyorlar.<br />

Tütün bitkisini yakıp, dumanını çekmek, ihtiyâc değildir, câiz olmaz diyorlar.<br />

Günnük, ud ağacı, tütsü otunu yakıp koklamağa, acabâ ne diyecekler? Bunlar,<br />

yinmez, içilmez, câiz olmaz mı diyecekler? Ölülerde ve dirilerde kullanılması<br />

sünnet olan şeyi de, yakılıp dumanı savruluyor diye, kötüliyecekler mi? Hâlbuki<br />

bunlar ve pis kokulu olan birçok otlar, A’râf sûresindeki, (Yerden çıkardığı zînet)<br />

kelimesine dâhil olunmuşdur. Fukahâ-i kirâm “aleyhimürrahme” menâzır-i<br />

hasene ve cevârî-yi cemîle ile tena’um etmeği bile, (Allahü teâlânın kulları için,<br />

yerden çıkardığı zînetleri harâm edecek kimdir?) meâlindeki âyet-i kerîmeye dâhil<br />

etmişdir. Bunun için, câizdir buyurmuşlardır [(Mültekâ), (Mecma’ul-enhür)].<br />

Pis kokulu olan sezâb, ya’nî sedef otunun, soğan kokusunu örtmesi için yinilmesi,<br />

(Şir’at-ül-islâm)da emr olunmakdadır. Tütün içmeği, günnük, tütsü otu yakmakdan<br />

ve sedef otundan ayırmak, te’assubdan başka ne olabilir? En’âm sûresinin ellidokuzuncu<br />

âyet-i kerîmesindeki (Kitâb), Levh-i mahfûz veyâ ilm-i ilâhî olduğu,<br />

bütün tefsîrlerde yazılıdır. Kur’ân-ı kerîmde de, o kitâbdaki bütün harâmlar bildirilmişdir.<br />

Herkes, ilm ve ihlâsı kadar görebilir. Sünnet, icmâ’ ve kıyâs, Kur’ân-ı kerîmde<br />

bulunmıyan şeyleri eklemek değildir. Bunlar, Kur’ân-ı kerîmin içinde kapalı<br />

olarak bulunan bilgileri meydâna çıkarmakdadır.<br />

İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Zebâ’ih) kısmı sonunda buyuruyor ki,<br />

(Habîs demek, Eshâb-ı kirâmın beğenmediği şey demekdir. Çünki Kur’ân-ı kerîm,<br />

bunu onlara bildiriyor. Onlardan sonra meydâna çıkan şeyler, onların iyi veyâ ha-<br />

– 634 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!