22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

lullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, hicretin onuncu senesinde, doksanbin müslimân<br />

ile vedâ’ haccı yapdığı zemân: (Ey Eshâbım! Haccı tam zemânında yapıyoruz.<br />

Ayların sırası, Allahü teâlânın yaratdığı zemândaki gibidir!) buyurdu). Abdüllahın<br />

evlendiği sene, ayların yeri değişik idi. Receb ayı, Cemâzil-âhır yerinde idi. Ya’nî<br />

bir ay ileride idi. O hâlde, nûr-i Nübüvvetin, Âmine “rahmetullahi teâlâ aleyhâ”<br />

valdemize intikâli, şimdiki Cemâzil-âhır ayındadır. Regâib gecesinde değildir.<br />

Amcası Abbâs ile Abbâsın oğlu Abdüllah “radıyallahü anhümâ” da beyâz idi.<br />

Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” kıyâmete kadar evlâdı da güzel ve<br />

beyâzdır. Meselâ, Ürdün emîri merhûm Abdüllah, İstanbula gelmişdi. Beyâz idi.<br />

Kadıköy müftîsi iken vefât eden fazîletli Ahmed Mekkî efendi “rahmetullahi<br />

aleyh” seyyid idi. Ecdâdı gibi, beyâz, kara kaşlı, iri siyâh gözlü ve çok sempatik,<br />

güzel yüzlü idi. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbı da, beyâz ve güzel<br />

idi. Osmân “radıyallahü anh” beyâz, sarışın idi. Resûlullahın “sallallahü aleyhi<br />

ve sellem”, rum imperatörü Herakliüs hükûmetine gönderdiği sefîri Dıhye-i kelbî<br />

çok güzel olup, İstanbul sokaklarında gezerken, yüzünü görmek için, rum kızları<br />

sokaklara çıkardı. Cebrâîl “aleyhisselâm” çok def’a Dıhye “radıyallahü anh”<br />

şeklinde gelirdi.<br />

Mısr, Şâm, Afrika, Sicilya ve İspanya yerlileri Arab değildir. Arablar, islâmiyyeti<br />

dünyâya yaymak için, Arabistân yarımadasından çıkarak buralara geldiklerinden,<br />

bugün buralarda da mevcûddur. Nitekim Anadoluda, Hindistânda ve<br />

başka memleketlerde de mevcûddur. Fekat, bugün bu memleketlerin hiçbirinin<br />

ehâlisini Arab diye ismlendirmek doğru olmaz.<br />

Ortaçağ, ya’nî kurûn-ı vustâ zemânının biricik ma’rifet ve medeniyyet lisânı olan<br />

ve zâten gramer ve fesâhat ve edebiyyât bakımından, bugün yeryüzünde mevcûd<br />

yediyüzyetmiş çeşid dilin en mükemmeli olan arabî lisânı, islâm medeniyyeti ile<br />

birlikde bütün bu memleketlere girmiş ve yerleşmişdi. O zemânlar, İspanyadaki<br />

İslâm üniversitelerine ve müslimân mekteblerine, ihtisâs kazanmağa giden Fransız<br />

ve diğer Avrupalılar, arabî birçok kelimeleri, bilhâssa ilmde ve fende kullanılan<br />

kelimeleri, kendi memleketlerine götürmüşler, kendi dillerine karışdırmışlardır.<br />

Bugün garb dillerinde birçok arabî kelimeler hâlâ kullanılmakdadır.<br />

[1947] senesinde Londrada basılmış, The British and Foreign Bible Society<br />

(İngilizlerin ve yabancıların İncîl cem’ıyyeti)nin, The Gospel in Many Tongues (Birçok<br />

dillerde bir âyet) ismindeki kitâbında, yediyüzyetmiş dürlü dilin herbiri ile yazılmış<br />

birkaç satırlık örnekler vardır.<br />

Mısr ehâlîsi esmerdir. Habeşistân ehâlîsi siyâhdır. Bunlara habeş denir. Zengibâr<br />

ehâlîsine Zencî denir. Bunlar da siyâhdır. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi<br />

ve sellem” akrabâsını, arabları sevmek ve saymak ibâdetdir. Onları her müslimân<br />

sever. Anadoluya müsâfir gelen siyâh fellâhlar, habeşler, zencîler, hurmet ve<br />

ikrâm olunmak için, kendilerini, arab diye tanıtdırmış, Anadolunun saf müslimânları,<br />

sözlerine inanıp bunları sevmişlerdir. Çünki, bu sevgide siyâh, beyâz ayırımı<br />

yokdur. Siyâh bir müslimân beyâz bir kâfirden katkat dahâ üstün, dahâ kıymetli<br />

ve sevimlidir. İnsanın siyâh olması îmânın şerefini azaltmaz. Bilâl-i Habeşî hazretleri<br />

ve Resûlullahın çok sevdiği Üsâme siyâh idiler. Ebû Leheb ve Ebû Cehl kâfirleri<br />

beyâz idiler. Bu ikisinin kötülükleri ve aşağılıkları herkesce bilinmekdedir.<br />

Allahü teâlâ insanın rengine değil, îmânının kuvvetine ve takvâsına kıymet vermekdedir.<br />

Fekat, siyâhların kendilerini arab olarak tanıtmaları, islâm düşmanlarının,<br />

yehûdîlerin işlerine yaradı. Bir yandan, siyâh insanları, aşağı ve iğrenç olarak<br />

tanıtdılar. Bunları köle olarak kullandılar. Bir yandan da kara kedileri, köpekleri,<br />

arab arab diye çağırarak, gazete ve mecmû’alara yapdıkları siyâh resm ve karikatürlere<br />

arab diyerek, gençliğe, arabı siyâh olarak tanıtmağa, böylece, müslimân<br />

yavrularını Peygamberimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” soğutmağa uğraşdılar.<br />

Bugün, Arabistânda, Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevverede bulunan-<br />

– 376 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!