22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

cak kadar ve böyle yapanlar için, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

bildirdiği ağır cezâlara aldırış etmiyecek kadar, dîninin kuvveti ve Allah korkusu<br />

yok mu idi? Yokdu demek, ne kadar şenâ’at, çirkinlik olur. Böyle söyliyen kimsenin<br />

dar havsalası, kalın kafası, bu hadîs-i şerîflerdeki ma’nâları çok gördüğünden,<br />

bir çâre arayarak, mevdû’ demekden başka çâre bulamaz. (Fâideli Bilgiler)<br />

107.ci sahîfeye bakınız! Sırası gelmişken, mevdû’ hadîsleri anlatalım:<br />

Mevdû’ kelimesinin, bir lügat ma’nâsı, bir de, ıstılâh [ya’nî her ilme mahsûs, ayrı<br />

bir] ma’nâsı vardır. Ya’nî, (Üsûl-i hadîs) ilminin verdiği ma’nâsı vardır. Lügatde,<br />

mevdû’, bir yere sonradan konulmuş, uydurma demekdir. Ya’nî, Server-i âlemin<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek ağzından çıkmayıp da, bir zındık, bir<br />

münâfık, bir yalancı tarafından iftirâ olarak konulmuş ve hadîs denilmişdir. Bu ise,<br />

iki yol ile anlaşılabilir. Birincisi: Hadîs-i şerîfin sâhibi olan Fahr-i Rusül “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem”, (bu benim hadîsim değildir), ya’nî, bunu ben söylemedim, demesi<br />

iledir. İkincisi: Nübüvvetin ve risâletin başladığı günden beri, âhırete teşrîf<br />

edinceye kadar, hergün, Resûlullah efendimizin yanında bulunup, her sözüne, her<br />

hâline, her huyuna, titizlikle dikkat ederek, yazılanlar arasında, bu mevdû’ hadîsin<br />

bulunmaması ile anlaşılır ki, bu yol ile de anlamak elbette mümkin değildir. O<br />

hâlde, nasıl mevdû’ denilebilir? Böyle söze kimse kıymet vermez.<br />

Server-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” nübüvvetinin başladığından vefâtına<br />

kadar, mubârek ağızlarından sâdır olan her söz ve sükûn ve hareketleri hep<br />

hadîsdir. Hadîs ilmini ta’rîf ederken, (Onun “sallallahü aleyhi ve sellem” sözlerini<br />

ve hâllerini bildiren ilmdir) buyurmuşlardır.<br />

(Üsûl-i hadîs) isminde başka bir ilm dahâ vardır ki, bu ilmin üsûlleri, metodları<br />

ile, hadîs-i şerîflerin nev’leri, çeşidleri ayırd edilir. Mütevâtir, meşhûr, sahîh, hasen,<br />

merfû’, müsned, mürsel, da’îf [za’îf], mevdû’ ve dahâ birçok hadîs çeşidlerinin<br />

ayrı ayrı ve uzun ta’rîfleri, îzâhları, tesbitleri, kitâblar doldurmakdadır. Herbir<br />

hadîsin şartları, kaydları vardır. Bu geniş bilgiler, ancak üsûl-i hadîs ilminde,<br />

ictihâd derecesine yükselen büyük âlimlere “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”<br />

mahsûsdur.<br />

Hadîs ilmi büsbütün başkadır. Üsûl-i hadîs ilminde müctehid olan bir âlim, bir<br />

hadîsin mevdû’ olduğunu isbât edince, bu ilmin bütün âlimlerinin de, mevdû’ demesi<br />

lâzım gelmez. Çünki, mevdû’ diyen müctehid, bir hadîsin sahîh olması için,<br />

lüzûm gördüğü şartları taşımıyan bir hadîs için, benim mezhebimin üsûlünün<br />

kâ’idelerine göre, mevdû’dur der. Yoksa, Server-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

sözü değildir demek istemez. Ya’nî, hadîs-i şerîf denilen bu sözün hadîs olması,<br />

bence anlaşılmamışdır demekdir. Bu âlime göre hadîs olmaması, hakîkatde<br />

hadîs olmadığını göstermez. Hadîs üsûlü ilminin başka bir müctehidi de, hadîsin<br />

doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadîsdir, mevdû’ değildir diyebilir.<br />

O hâlde, Şevkânînin, (ba’zı tefsîrlerin hadîsleri mevdû’dur) demesi ile mevdû’<br />

olmaz. Meselâ Şevkânîyi, hadîs üsûlü ilminde müctehid tanısak da, onun mezhebinin<br />

(Üsûl-i hadîs ilmi) kâidelerince, hadîs olduğu meydâna çıkmamış olur ise<br />

de, mevdû’ hadîs olduğunu hangi cesâretle söyliyebilir. Din büyüklerine “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyhim ecma’în” karşı böyle sözlerde bulunmanın çirkinliği meydândadır.<br />

Meşhûr dört mezheb arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını<br />

göstermediği gibi, hadîsler için de böyle düşünebilirsiniz! Böyle şeyler, ictihâd<br />

işi olduğundan, bir müctehidin mevdû’ demesi ile, hakîkatde mevdû’ olması lâzım<br />

gelmez.<br />

(Ebüssü’ûd tefsîri), Beydâvînin ve Zemahşerînin tefsîrinden ve (Tefsîr-i kebîr)den<br />

alınmışdır. Zât-ı âlîniz, Tefsîr-i kebîri hiç yazmamışsınız. [Tefsîr-i kebîre<br />

(Mefâtîh-ul-gayb) da denir. Onüç cilddir. Fahreddîn-i Râzî yazmışdır.]<br />

Selefden bildirilen tefsîrlere güvenilemez sözü, hiç doğru değildir. Ba’zı hadîslerin<br />

mevdû’ olduğunu anlatmak için gösterdiği delîl, şâhid, (Münâzara) ilmine gö-<br />

– 417 – Se’âdet-i <strong>Ebediyye</strong> 2-F:27

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!