22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

lâh) farz olmazdı. İnsanı Allahü teâlâya yaklaşdıran şeylerin birincisi olmazdı. Îmânın<br />

temâmlayıcısı olmazdı. Vilâyetin ele geçmesine ve Allahü teâlânın rızâsının ve<br />

hubbunun husûlüne sebeb olmazdı. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

(İbâdetlerin efdali, müslimânları müslimân oldukları için sevmek, kâfirleri, kâfir<br />

oldukları için, sevmemekdir) buyurdu. Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma, (Benim<br />

için ne işledin) diye sordukda, (Yâ Rabbî! Senin için nemâz kıldım, oruc tutdum,<br />

zekât verdim, ismini çok zikr etdim) deyince, (Yâ Mûsâ, nemâzların sana burhândır.<br />

Orucların Cehennemden siperdir. Zekât kıyâmet gününün sıcaklığından koruyan<br />

gölgedir. İsmimi söylemen de, kabr ve kıyâmet karanlığında seni aydınlatan<br />

nûrdur. Ya’nî bunların fâideleri hep sanadır. Benim için ne yapdın?) buyurdukda,<br />

Mûsâ “aleyhisselâm”, (Yâ Rabbî! Senin için olan ameli bana bildir!) diye<br />

yalvardı. Cenâb-ı Hak: (Yâ Mûsâ! Dostlarımı benim için sevdin mi ve düşmanlarıma<br />

benim için düşmanlık etdin mi?) meâlindeki âyet-i kerîme ile cevâb verdi. Mûsâ<br />

“aleyhisselâm” da, Allah için amelin, (Hubb-i fillâh) ve (Buğd-ı fillâh) olduğunu<br />

anladı.<br />

Muhabbet, sevgilinin dostlarını sevmeği, düşmanlarına düşmanlık etmeği îcâb<br />

eder. Bu sevgi ve düşmanlık, sâdık olan âşıkların elinde ve irâdesinde değildir. Çalışmaksızın,<br />

zahmet çekmeksizin kendiliğinden hâsıl olur. Dostun dostları güzel görünür<br />

ve düşmanları çirkin ve fenâ görünür. Dünyânın güzel görünüşlerine kapılanlara<br />

hâsıl olan muhabbet de, bunu îcâb etdiriyor. Seviyorum diyen bir kimse,<br />

sevgilisinin düşmanlarından kesilmedikce sözünün eri sayılmaz. Buna münâfık,<br />

ya’nî yalancı denir. Şeyh-ul-islâm Abdüllah-i Ensârî “kuddise sirruh” buyuruyor<br />

ki, (Ebül-Hüseyn bin Sem’ûn, bir gün hocam Husrîyi incitmişdi. O ândan beri, kalbimde<br />

ona karşı soğukluk duyuyorum). Büyüklerin meşhûr olan, (Üstâdını incitene<br />

darılmaz, gücenmez isen, köpek senden dahâ iyidir) sözünü burada hâtırlatmak<br />

yerinde olur. Muhabbetin bu iki şartı, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîfde bildirilmekdedir.<br />

[Arzû edenler, yirmidokuzuncu mektûbun Fârisî olan aslına veyâ<br />

Arabî ve Türkî tercemelerine mürâce’at buyursun.] Bu âyet-i kerîmelerden anlaşıldığına<br />

göre, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaşdırır.<br />

Teberrî etmedikce, tevellî olmaz. Ya’nî uzaklaşmadıkça, dostluk olmaz.<br />

Fekat bu, ba’zılarının yapdığı gibi, insanı, Eshâb-ı kirâmı sevmemek yoluna sapdırmamalıdır.<br />

Çünki, düşmanlık, düşmanlara olacakdır. Bunların zan etdiği gibi,<br />

dostlara düşmanlık merdûddur. Sahâbe-i kirâmın hepsi, Peygamberimizin “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” huzûrlarına ve sohbetlerine ve kalbe, rûha şifâ olan mubârek<br />

nazarlarına kavuşmakla şereflendiklerinden birbirlerini sever, kâfirlere düşmanlık<br />

ederdi. Hepsi Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sevgilileri idi.<br />

Bunlardan birine bile düşmanlık, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” muhabbetin<br />

şartı olabilir mi? Böyle söyliyenler, sevgi yerine düşmanlıklarını bildirmiş olmuyor<br />

mu?<br />

Süâl: Evliyâ-i kirâmdan “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” (vahdet-i vücûd)<br />

vardır diyenler, bu dünyâda herşey, Allahü teâlâyı gösteren birer aynadır. Hepsinde,<br />

Hak teâlânın kemâl sıfatlarından başka, birşey görünmüyor. O hâlde, herşeyi<br />

iyi bilmek, herşeyi sevmek, hiçbir şeyi fenâ görmemek lâzım gelmez mi? Nitekim,<br />

Mutlak fenâlık yokdur cihânda.<br />

demişlerdir. [Felemenkli felesof Spinozanın panteizm felsefesi, müslimânların<br />

vahdet-i vücûd kitâblarından kopyadır.]<br />

Cevâb: Kâfirleri sevmemek, onlara kalb ile düşmanlık etmek ve harbîlere sert<br />

davranmak ve onlarla muhârebe etmek, Kur’ân-ı kerîmde, açık olarak emr edilmişdir.<br />

Bunda şübheye imkân yokdur. Kâfirlerin aslı ne olursa olsun, bizlere<br />

Kur’ân-ı kerîme tâbi’ olmak farzdır ve zarûrîdir. Bizim işimiz nass iledir, fuss ile<br />

– 92 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!