22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İmâm-ı Fahrüddîn-i Râzî, onun bu sözüne çok sert çatmakda, (Bütün ömrünü, insanı<br />

yanlış düşünmekden koruyan ilmlerle uğraşmakla geçirmiş iken, bu en kıymetli<br />

ve önemli yerde, çocukları bile güldürecek kadar yanılmışdır) demekdedir.<br />

[(Ahlâk-ı Alâî) kitâbında diyor ki, (İbni Sînâ, (Mu’âd) kitâbında, kıyâmetde dirilmeği<br />

inkâr eyledi. Öleceğine yakın, gusl abdesti alıp, vezîr iken yapdığı zulmlere<br />

tevbe etdiği söyleniyor ise de, i’tikâdı bozuk olanın guslü, nemâzı ve düâsı kabûl<br />

olmaz buyuruldu). Eflâtun ve Aristo gibi eski Yunan felesoflarının da yanıldıklarını<br />

ve bu yüzden medeniyyetin asrlarca geri kalmasına sebeb olduklarını yirminci<br />

asrın fen adamları bildirmekdedir. Birinci kısmda, yirmidördüncü maddeye<br />

bakınız! Avrupada, bugünkü modern kimyânın babası denen Fransız kimyâgeri<br />

Lavoisier de öyle yanlış ve bozuk şeyler söyledi ki, mütehassısı olduğu kimyâ ilmine<br />

yapdığı zararlar hizmetlerini aşmış bulunuyor. İkinci kısmda, yirmisekizinci<br />

maddeye bakınız!<br />

İmâm-ı Gazâlî, (El-münkız) kitâbında, kendilerini akllı, ilm adamı ve hiç yanılmaz<br />

sanan dinsizleri üçe ayırmışdır: Birincisi, Dehriyyûn ve maddîciler olup, bunlar,<br />

Yunan felesoflarından asrlarca evvel vardı. [Bugün de, fen adamı geçinen ba’zı<br />

ahmaklar, komünistler, masonlar bu kısmdadır.] Bunlar, Allahü teâlânın varlığına<br />

inanmayıp, âlem, böyle kendiliğinden gelmiş ve böyle gidecekdir. Bunun yaratanı<br />

(Hâşâ) yokdur. Canlılar da, böyle birbirlerinden üreyip, sonsuz olarak sürecekdir,<br />

diyor. Dehrî olup da, müslimân görünerek, müslimânların dînini, îmânını<br />

bozmağa, islâmiyyeti içerden yıkmağa çalışana (Zındık) ve (Fen yobazı) denir. İkinci<br />

kısmı, tabî’iyyeciler olup, canlılarda ve cansızlardaki, akllara hayret veren intizâmı<br />

ve incelikleri görerek, Allahü teâlânın varlığını söylemeğe mecbûr kalmışlarsa<br />

da, tekrâr dirilmeği, âhıreti, Cenneti ve Cehennemi inkâr etmişlerdir. Üçüncü<br />

kısm, sonra gelen Yunan felesofları ve bu arada Sokrat ile talebesi Eflâtun ve<br />

onun da talebesi Aristonun felsefeleridir. Bunlar dehrîleri ve tabî’iyyecileri red ederek,<br />

aldandıklarını ve alçaklıklarını bildirmek için, başkalarının sözlerine hâcet kalmıyacak<br />

kadar şeyler söyledi. Fekat bunlar da, küfrden kurtulamamışdır. Bu üç<br />

kısm da ve bunların yolunda gidenler de, hep kâfirdir. Ba’zı saf kimselerin, bunları<br />

din adamı sanması ve hattâ Peygamberlik derecesine yükseltmeleri, bu yolda<br />

hadîs bile uydurdukları hayretle işitilmekdedir. Kâfirler, herşey söyliyebilir. Fekat,<br />

müslimân görünenlerin îmân ile küfrü ayırd edememesi, çok acınacak bir hâldir.<br />

(Nebrâs) ve bunun Berhurdâr “rahmetullahi teâlâ aleyh” hâşiyesinde diyor ki:<br />

Mahlûkların hepsine (Âlem) denir. Âlem, ya’nî herşey yok idi. Allahü teâlâ, herşeyi<br />

yokdan var etdi. Dimokrat, (Âlem yok idi. Kendi kendine var oldu) dedi. Tabî’iyyecilerin<br />

çoğu da böyle dedi. Aristoya göre âlem Heyûlâ [madde]dan yapılmışdır.<br />

Şekl almış heyûlâya Sûret [cism] dedi. Cism de üç fizikî hâlinde [gaz, sıvı, katı]<br />

görünür. Âlem, böyle gelmiş, böyle gider dedi. Dört unsur [ateş, hava, su, toprak]<br />

ezelîdir, hep var idiler. Cismler, birbirlerinden hâsıl oluyor ise de, aslları olan<br />

bu dört madde kadîmdir dedi. Eflâtun, âlem önce yokdu. Sonradan var oldu diyerek,<br />

eski Peygamberlerin kitâblarından işitdiğini söyledi. Fisagors ve talebesi Sokrat<br />

da, Aristo gibi söylediler. Dimokrat, maddenin küçük zerrelerden [atomlardan]<br />

yapıldığını, bunların boşlukda hareket etdiklerini söyledi. Calinos ise, âlemin kadîm<br />

veyâ hâdis olduğunu anlıyamadığını söyledi. Onlara göre, (Ezelî bir yaratıcının,<br />

yaratdıkları da ezelî olur. Sonradan yaratmağa başladı demek, kudretinin önceden<br />

noksân olduğunu gösterir). Cevâb olarak deriz ki, (Ezelî olan irâdesi, isteyince<br />

yaratmağa başladı. Susamış kimsenin, iki bardak sudan birini seçip alması gibidir.<br />

Bu kimsede, dahâ önce irâde ve kudret yokdu denilemez. Şimdi de, irâde edince,<br />

yeni şeyler yaratdığını görüyoruz). (Âlem, önce yokdu demek, âlem yok iken,<br />

zemân vardı demekdir. Zemân da, âlemdendir. Âlem yok iken, âlemin bir parçasının<br />

var olmasını söylemek, olacak şey değildir) derlerse, biz (âlem yok iken, zemân<br />

– 758 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!