22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

feyz alınan kimseye, öldükden sonra da tevessül olunarak feyz alınır. Meşâyıh-ı kirâmın<br />

büyüklerinden biri diyor ki, diri iken tesarruf yapdıkları gibi, öldükden sonra<br />

da tesarruf, yardım yapan dört büyük Velî gördüm. Bunlardan ikisi, Ma’rûf-i Kerhî<br />

ve Abdülkâdir-i Geylânî hazretleridir. Batı âlimlerinin ve Evliyânın büyüklerinden<br />

olan Ahmed bin Zerrûk diyor ki, Ebül’Abbâs-ı Hadremî hazretleri bana sordu<br />

ki, diri olan Velî mi, yoksa ölü olan mı dahâ çok yardım eder? Herkes, diri olan<br />

diyor. Ben ise, ölü olan dahâ çok yardım eder diyorum dedim. Doğru söyliyorsun.<br />

Çünki, diri iken, kullar arasındadır. Öldükden sonra ise, Hakkın huzûrundadır buyurdu.<br />

Ahmed bin Ukbe Ebül’Abbâs Hadremî, Evliyânın büyüklerindendir. (Câmi’u<br />

kerâmât-il-Evliyâ)da Demirdaş isminde hâl tercemesi yazılıdır. İnsan ölürken<br />

rûhunun ölmediğini âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler açıkca bildiriyor. Rûhun<br />

şu’ûr sâhibi olduğu, ziyâret edenleri ve onların yapdıklarını anladıkları da bildiriliyor.<br />

Kâmillerin, Velîlerin “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” rûhları, diri<br />

iken olduğu gibi, öldükden sonra da, yüksek mertebededirler. Allahü teâlâya<br />

ma’nevî olarak yakındırlar. Evliyâda, dünyâda da, öldükden sonra da kerâmet vardır.<br />

Kerâmet sâhibi olan, rûhlardır. Rûh ise, insanın ölmesi ile ölmez. Kerâmeti yapan,<br />

yaratan, yalnız Allahü teâlâdır. Herşey Onun kudreti ile olmakdadır. Her insan,<br />

Allahü teâlânın kudreti karşısında, diri iken de, ölü iken de hiçdir. Bunun için,<br />

Allahü teâlânın, dostlarından biri vâsıtası ile, bir kuluna ihsânda bulunması şaşılacak<br />

birşey değildir. Diri olanlar vâsıtası ile çok şey yaratıp verdiğini, herkes, her<br />

zemân görmekdedir. İnsan diri iken de, ölü iken de birşey yaratamaz. Ancak Allahü<br />

teâlânın yaratmasına vâsıta, sebeb olmakdadır).<br />

Mevlâna Abdülhakîm-i Siyalkûtî hazretleri, (Zâd-ül-lebîb) kitâbında, Abdülhak-ı<br />

Dehlevînin (Eşi’at-ül-leme’ât)ından alarak buyuruyor ki: (Çok kimse, kabr ehlinden<br />

istifâde edildiğine inanmıyor. Kabr ziyâreti, ölülere okumak, onlara düâ etmek<br />

için yapılır diyorlar. Tesavvuf büyükleri ve fıkh âlimlerinden çoğu ise, kabrdekilerden<br />

yardım görüldüğünü bildirdiler. Keşf sâhibi olan Evliyâ da, bunu sözbirliği<br />

ile bildirdiler. Hattâ, bunlardan çoğu, rûhlardan feyz alarak olgunlaşdıklarını<br />

haber vermişlerdir. Bunlara (Üveysî) demişlerdir). Siyalkûtî hazretleri, bundan<br />

sonra buyuruyor ki: (Ölü yardım yapamaz diyenlerin, ne demek istediklerini anlıyamıyorum.<br />

Düâ eden, Allahü teâlâdan istemekdedir. Düâsının kabûl olması için,<br />

Allahü teâlânın sevdiği bir kulunu vâsıta yapmakdadır. Yâ Rabbî! Kendisine bol bol<br />

ihsânda bulunduğun bu sevgili kulunun hâtırı ve hürmeti için bana da ver demekdedir.<br />

Yâhud, Allahü teâlânın çok sevdiğine inandığı bir kuluna seslenerek, (Ey Allahın<br />

Velîsi, bana şefâ’at et! Benim için düâ et! Allahü teâlânın dileğimi ihsân etmesi<br />

için vâsıta ol!) demekdedir. Dileği veren ve kendisinden istenilen, yalnız Allahü<br />

teâlâdır. Velî, yalnız vesîledir, sebebdir. O da fânîdir. Yok olacakdır. Hiçbirşey yapamaz.<br />

Tesarrufa, gücü, kuvveti yokdur. Böyle söylemek, böyle inanmak şirk olsaydı,<br />

Allahdan başkasına güvenmek olsaydı, diriden de düâ istemek, birşey istemek yasak<br />

olurdu. Diriden düâ istemek, birşey istemek, dînimizde yasak edilmemişdir.<br />

Hattâ müstehab olduğu bildirilmişdir. Her zemân yapılmışdır. Buna inanmıyanlar,<br />

öldükden sonra kerâmet kalmaz diyorlarsa, bu sözlerini isbât etmeleri lâzımdır.<br />

Evet, Evliyânın bir kısmı öldükden sonra, âlem-i kudse yükseltilir. Huzûr-i ilâhîde<br />

herşeyi unuturlar. Dünyâdan ve dünyâda olanlardan haberleri olmaz. Düâları duymazlar.<br />

Birşeye vâsıta, sebeb olmazlar. Dünyâda olan, diri olan Evliyâ arasında da<br />

böyle meczûblar bulunur. Bir kimse, kerâmete hiç inanmıyor ise, hiç ehemmiyyeti<br />

yokdur. Sözlerini isbât edemez. Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîfler ve asrlarca görülen,<br />

bilinen olaylar, onu haksız çıkarmakdadır. Bir câhil, bir ahmak, dileğini Allahü teâlânın<br />

kudretinden beklemeyip, Velî yaratır, yapar derse, bu düşünce ile ondan isterse,<br />

bunu elbet yasak etmeli, cezâ da yapmalıdır. Bunu ileri sürerek, islâm âlimlerine,<br />

âriflere dil uzatılamaz. Çünki Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kabr<br />

ziyâret ederken, mevtâya selâm verirdi. Mevtâdan birşey istemeği yasak etmedi. Ziyâret<br />

edenin ve ziyâret olunanın hâllerine göre, kimine düâ edilir, kiminden yardım<br />

– 456 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!