22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

mesi farzdır. Herşeyi bildirmesine lüzûm yokdur. Fekat harâmları bildirmesi vazîfesidir.<br />

Harâmların adını ayrı ayrı bildirmeğe de lüzûm yokdur. Tütünün, hadîs-i<br />

şerîflerde ve ictihâdlarda açıkca söylenmemesi, onların zemânında bulunmadığı<br />

için değildir. O zemânda bulunan birçok şeyin adı da, ayrı ayrı bildirilmedi. Müctehidler,<br />

kıyâmete kadar meydâna çıkacak herbirşeye halâl veyâ harâm diyebilmek<br />

için, umûmî üsûller, metodlar, kâ’ideler kurmuşdur. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i<br />

şerîflerde adı bildirilen şeyler, bu üsûlleri kurmağa yarayan temel ölçülerdir. Lüzûmu<br />

olmıyanlar bildirilmemişdir. İşte, Hanefî mezhebinin kavâid ve üsûl-i mezhebiyyesine<br />

göre, harâmlık şartlarını taşımıyan herşey mubâh olur. İbni Âbidîn,<br />

abdestin sünnetlerini ve üçüncü cildde, kâfirlerin islâm memleketlerini almasını<br />

anlatırken diyor ki, (Pezdevî) üsûlünde denildiği gibi, harâm olduğu açıkca bildirilmiyen<br />

herşey, sözbirliği ile mubâhdır. Çünki, Allahü teâlâ Bekara sûresinde,<br />

(Yerlerde olan herşeyi sizin için yaratdım) meâlindeki âyet-i kerîmede, hepsinin<br />

mubâh olduğunu bildirmekdedir. Harâm edilmiyen şeylerin mubâh olduğunu<br />

mu’tezilî olanlar söyler demek de, üsûl kitâblarına uygun değildir. (Tahrîr) kitâbında<br />

bildirildiği gibi, Hanefî ve Şâfi’î âlimlerinin çoğunluğuna göre, herşey yaratılışında<br />

halâldir. Ekmel-üd-dîn, (Pezdevî) şerhinde de böyle bildiriyor ve birşeyin<br />

harâm olduğunu işitmiyen kimselerin, o şeyi yimesi mubâhdır diyor. İmâm-ı<br />

Muhammed, (Leş ve şerâb, yasak edildikden sonra harâm oldu) diyerek, herşeyin<br />

aslında mubâh olduğunu, yasak edilince harâm olduklarını bildiriyor.<br />

Tütünü seven yok demek, güneş yok demeğe benzer. Milyonlarca insan seve seve<br />

içiyor ve övüyor, savunuyor. Tütünü beğenmek, ona karşı aşk i’lân etmek değildir.<br />

Zevk alarak içmek demekdir. Müftî, vâ’ız, imâm, âlim, câhil, fen adamı, devlet<br />

adamı, tabîb, kimyâger, beğ, paşa, her zümrenin, zevkle içdiği nasıl inkâr olunabilir?<br />

Milyonlarla sâlih müslimânın ve halîfe-i müslimînin, şeyh-ül-islâmların kullandığı<br />

şeye, kendi aklı ile ve kendi beğenmediği için, kötü alışkanlık demek, bunu<br />

harâmlara benzetmeğe kalkışmak, ancak câhillerin yapacağı işdir. İkinci Abdülhamîd<br />

hân “rahmetullahi aleyh” tütün içerdi. Kendisine Şemdinândan ve İskeçe<br />

şehrinden tütün gelirdi. İskeçe, Şemdinân ve Samsun tütünleri, kıyılmış hâlinde,<br />

birkaç karış uzun, sarı ve latîf kokmakdadır. Çubuğa koyup içerlerken, etrâfa<br />

hoş kokusu yayılmakdadır. Bozuk, karışık tütün içerken iyi kokmazsa, hâlis ve<br />

hoş kokulusu kötülenemez. Acı biberi sevmiyen kimse, tatlı biberi, hattâ acısını<br />

da kötüliyemez. Bunlara mekrûh diyemez. Eğer derse, sözünün kıymeti olmaz. Herkes,<br />

sevmediği şeye harâm, mekrûh derse, dîn-i islâm, hıristiyanlığa döner. Onun<br />

gibi karmakarışık olur.<br />

İsrâf, harâm olan kötü birşeydir. Ceffel kalem, tütün mutlak olarak isrâfdır demek,<br />

ne büyük cesâretdir. Din âlimlerinin sözlerine temâmen yersiz ve değersiz demek<br />

ise, aczin, cehâletin ifâdesi olur. Bunları önce anlamak, sonra birer birer vesîkalarla<br />

çürütmek gerekir. Evet, isrâfın islâmiyyetdeki îzâhını, kısmlarını anlamayıp,<br />

lügat ma’nâsı ile tasarlıyan bir kimse, isrâfın en fenâsı, tütün içmekdir deyip<br />

geçer. Çoluk çocuğun nafakasını kesmek suçdur. Bu durumda olanın suçu, niçin<br />

yalnız tütüne yükletiliyor da, en büyük sebeb olan tenbellik ve parayı çeşidli harâmlara,<br />

ihtiyâc olmıyan yerlere harc etmek kötülenmiyor? Zenginin günde bir iki<br />

dâne içdiği sigara veyâ fakîrin kendine ikrâm olunan bir sigarayı içmesine harâm<br />

diyebilmek için, fakîrin hergün nafakadan kesip tütün alması, sebeb olarak, neden<br />

ileri sürülüyor? Bu sözler, tütün düşmanlığını, koyu bir te’assubu göstermekdedir.<br />

Tütünü bırakmak nefs ile mücâdele sevâbı kazandırmaz. Bedene ihtiyâcını vermemek,<br />

zulm olur. Günâh olur. Nefs, ihtiyâca kavuşmakla doymaz. İhtiyâcdan fazlasını<br />

ve harâmları ister. O hâlde, nefsle mücâdele, harâmlardan ve mubâhların fazlasından<br />

sakınmakdır. Günde bir kerre tütün içmemek, nefsle mücâdele değildir.<br />

Tütünü, sıhhate ve keseye zararlı olacak mikdârda fazla içmemek mücâdeledir. Yalnız<br />

tütün ile değil, bütün mubâhlarla da nefs mücâdelesi böyle olmak gerekir.<br />

– 636 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!