22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

15 — ALLAHÜ TEÂLÂNIN İSMLERİ<br />

Allahü teâlânın ismleri çokdur. Sayısını bilmiyoruz. İsmlerinden doksandokuzunu,<br />

Kur’ân-ı kerîmde insanlara bildirmişdir. Kâdî zâde Ahmed efendi, (Birgivî<br />

vasıyyetnâmesi) şerhinde diyor ki, (Allahü teâlânın doksandokuz ismine (Esmâ-i<br />

hüsnâ) denir. Allahü teâlânın ismleri (Tevkîfiyye)dir. Ya’nî islâmiyyetin<br />

bildirmesine bağlıdır. İslâmiyyetin bildirdiği ismler ile çağrılır ve onlar ile zikr olunur.<br />

Bunlardan başka ismler ile çağırmağa, zikr etmeğe, islâmiyyet izn vermemişdir).<br />

(Şerh-i Mevâkıf), beşyüzkırkbirinci sahîfesinde diyor ki, (Kâdî Ebû Bekr “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” buyurdu ki, Allahü teâlâya yakışmaz ma’nâ çıkmıyan, Ona<br />

yakışan ism söylenebilir. Çoğunluk ise, belli doksandokuz ismden başkası söylenemez<br />

dedi).<br />

Bundan anlaşılıyor ki, Allahü teâlâya (Tanrı) demeğe izn yokdur. Ya’nî tanrı demek<br />

günâh olur. Allah ismini kullanmak istemeyip, bunun yerine, tanrı demek veyâ<br />

doksandokuz ismden birini bile kullanmak istemek, çok büyük ve çirkin suç olur.<br />

Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes mü’min idi. Evlâdı çoğalınca, onlara reîs olmuşdu.<br />

Hepsi, dedelerinin gösterdiği gibi, Allahü teâlâya ibâdet ediyordu. Yâfes<br />

nehrden geçerken boğulunca, Türk ismindeki küçük oğlu, babasının yerini tutdu.<br />

Bunun evlâdı çoğalarak, bunlara Türk denildi. Bu Türkler, ecdâdı gibi, müslimân,<br />

sabrlı, çalışkan insanlardı. Bunlar zemânla çoğalarak Asyaya yayıldı. Başlarına geçen<br />

ba’zı zâlim hükümdârlar, semâvî dîni bozarak, puta tapdırmağa başladılar. Bunlardan,<br />

bugün Sibiryada yaşayan Yâkutlar, hâlâ puta tapmakdadır. Dinden uzaklaşdıkca,<br />

eski medeniyyet ve ahlâklarını da gayb etmişlerdi. Hele Hunlar ve onların<br />

reîslerinden Attilâ, dinsizliği ve zulmü ile (Allahın gadabı) ismini almışdı. İslâm<br />

güneşi Mekke-i mükerremeden doğarak, ilm, ahlâk ve her dürlü fazîlet ışıklarını<br />

dünyâya saçınca, Romalıların, Asyaya kadar yayılan sefâhet ve ahlâksızlıkları<br />

ve Asyayı, Afrikayı kaplamış olan dinsizlik, câhillik ve vahşet altında yetişmiş<br />

diktatörler, sömürdükleri insanların islâmiyyeti işitmelerine, anlamalarına mâni’<br />

oldular. Bu engeller kılınc gücü ile ortadan kaldırıldı. Türk hâkânları, asâletleri ve<br />

uyanık olmaları sebebi ile islâmiyyetin işitilmesine mâni’ olmadılar. Şemseddîn Sâmî,<br />

(Kâmûs-ül-a’lâm)da diyor ki: (Hazer gölünün şarkındaki Aral gölünün şark tarafına,<br />

şimâlde Seyhûn, cenûbda Ceyhûn nehrleri, şimâl-i garbîye doğru akarlar.<br />

İki nehr arasına (Mâ-verâ-ün-nehr) denir. İki göl arasının cenûb kısmına (Hârizm)<br />

denir. Merv şehri buradadır. Bunun cenûbu, Îrânın (Cürcân) ve (Horasan) vilâyetleridir.<br />

Buraya şimdi (Türkmenistân) deniyor. Aral gölünün şimâline (Kazakistân)<br />

deniyor. Mâ-verâ-ün-nehrin cenûbuna (Özbekistân) deniyor. Buhâra, Semerkand,<br />

Taşkend buradadır. Bunun şarkına (Tâcikistân) deniyor. Yârkend, Fergâne<br />

ve Kâşgar buradadır. Bu memleketlerin hepsine (Türkistân) denir. Buhârâyı, 55 [m.<br />

674] de, Horasan vâlîsi Sa’îd bin Osmân ibni Affân, Semerkandi ve bütün Mâverâün-nehri<br />

77 [m. 695] de Kuteybe feth eyledi. Semerkandi, 1285 [m. 1868] de ve bütün<br />

Türkistânı, 1292 [m. 1874] de ruslar istilâ eyledi. [Osmânlı devletinin idâresini<br />

ele geçirmiş olan masonlar, bu istilâlara seyirci kaldılar.] Türkün asâleti ile islâmiyyetin<br />

şerefi bir araya gelmeden çok önce, Âsûrîler Türkistâna girerek, Türkleri, güneşe,<br />

yıldızlara tapınmağa alışdırmışdı). Tanyeri ağarınca, güneşe tapınırlardı. Bu<br />

sebebden, güneşin ismi, tanyeri ve nihâyet tanrı oldu. Kur’ân-ı kerîmde, (Benim ismim<br />

Allahdır. Beni Allah diye çağırınız. Allah diye ibâdet ediniz. Allah diye yalvarınız!)<br />

meâlinde müteaddid âyet-i kerîmeler vardır. Ona, Onun istediği ismi söylemeyip<br />

de, kâfirlerin, Onun en sevmediği ma’bûdlarına koydukları tanrı ismi ile<br />

Onu çağırmak, ne kadar yanlış ve ne büyük inâd olduğu meydândadır. Meselâ, bir<br />

hükümdâr, emri altında bulunan kimselere: (Benim ismim Ahmeddir. Beni, Ahmed<br />

diye çağırınız!) dese, onlar da, (Hayır efendim. Bizim canımız sana Ahmed<br />

demek istemiyor. Taş veyâ kurd, köpek veyâhud en aşağı, büyük düşmânının ismi<br />

ile çağırmak istiyoruz) deseler ve öyle çağırsalar, nasıl çok kızarsa, Allah ismi<br />

– 431 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!