22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

vesi çalındı. Çok aradı, bulamadı. Alana halâl olsun dedi. Mescide girip nemâz kıldı.<br />

Biri gelip, deven şuradadır dedi. Na’lınlarını giyip oraya giderken, geri döndü<br />

ve halâl etmişdim, artık alamam dedi. Büyüklerden biri, kardeşini rü’yâda gördü.<br />

Cennetde idi. Fekat, üzüntülü idi. Sebebini sordukda: Kıyâmete kadar, böyle<br />

üzüleceğim. Çünki, Cennetdeki yüksek derecemi gösterdiler. Böyle güzel derece<br />

yokdu. Oraya gitmek istedim. Bunu oraya bırakmayınız! Orası, Allah için bırakanlarındır<br />

diye bir ses işitdim. Allah için bırakmak nasıl olur dedim. Sen birgün, bu<br />

malım Allah için halâl olsun demişdin, sonra sözünde durmamışdın. Sen sözünde<br />

temâm dursaydın, burası da temâmen senin olacakdı dediler, dedi. Birisi Mekke<br />

şehrinde uyumuşdu. Uyanınca, para cüzdanını göremedi. Büyüklerden biri orada<br />

idi. Paramı sen aldın dedi. Bu zât, para sâhibini evine götürüp, paran ne kadardı<br />

dedi. Söylediği kadar altını kendisine verdi. Sokağa çıkınca, bir arkadaşının çantayı,<br />

şaka olarak almış olduğunu anladı. Geri dönüp altınları geri verdi ise de, sâhibi<br />

almadı. Bu altınları verirken, Allah rızâsı için sadaka niyyeti ile vermişdim dedi.<br />

Hepsini fakîrlere dağıtmasını söyledi. Bunun gibi, eskiden meselâ, bir fakîre ekmek<br />

götürselerdi ve fakîri bulamasalardı, bu ekmeği, eve geri getirmezler, başka<br />

bir fakîre verirlerdi.<br />

5) Zâlime ve hırsıza bed düâ etmemelidir. Bunlara fenâ düâ edince, hem tevekkülü<br />

bozulur, hem de zühd bozulur. Çünki, elinden birşey gidince üzülen kimse,<br />

zâhid olamaz. Rebî’ bin Haysemin “rahmetullahi teâlâ aleyh” birkaç bin dirhem<br />

değerinde, kıymetli bir atını çaldılar. (Çalınırken gördüm) dedi. (Göre göre, niçin<br />

ses çıkarmadın), dediklerinde, (Ondan dahâ çok sevdiğim ile berâberdim. Ondan<br />

ayrılamadım) dedi. Sonradan anladılar ki, nemâzda imiş. Hırsıza bed düâ etdiler.<br />

(Bed düâ etmeyiniz! Atımı ona halâl etdim) dedi. Zâlimin biri, büyüklerden birine<br />

zulm ederdi. Buna bed düâ et dediklerinde, o, bana değil, kendine düşmanlık<br />

etmekdedir. Kendine yapdığı bu zarar ona yetişir. Ayrıca bir zarar ilâve edemem<br />

buyurdu. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (İnsan, kendine zulm edene bed düâ eder.<br />

Böylece, hakkını, dünyâda almış olur. Belki, zâlimin hakkı da, kendine geçmiş olur).<br />

6) Hırsıza acımalı, günâh işleyip azâba düşeceğine şefkat etmelidir. Kendinin<br />

zâlim olmayıp, mazlûm olduğuna şükr etmelidir. Dîninde noksân olacağına, malında<br />

noksânlık olduğuna sevinmelidir. Bir kimse, din kardeşinin günâh işlediğine<br />

üzülmezse, müslimânlara nasîhat ve şefkat etmemiş olur. Bişr-i Hâfînin “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” eşyâsını çaldılar. Ağlamağa başladı. Fudayl bin Iyâd, (Mal<br />

için ağlanır mı?) dedikde, (Mal için değil, hırsızın günâh işlediğini, kıyâmetde, bunun<br />

azâbını çekeceğini düşünüp ağlıyorum) dedi.<br />

4 — Hastanın tedâvî olmasında ve ilâc kullanmasında tevekkül:<br />

İlâc üç dürlüdür: Birinci kısm ilâcların te’sîri, fâidesi kat’îdir, meydândadır. Ekmeğin<br />

açlığı, suyun susuzluğu gidermesi böyledir. [Kinin bileşiklerinin sıtmaya, salicylatların<br />

rumatizmaya, aşı ve serumların, antibiyotiklerin ve sülfamidlerin de bakterilere<br />

karşı te’sîri böyledir. (İbni Âbidîn) “rahmetullahi aleyh” beşinci cild,<br />

215. ci sahîfede diyor ki, (Ölmiyecek kadar ve nemâzı ayakda kılabilecek kadar yimek,<br />

içmek farzdır. Bu kadar yimemek büyük günâhdır. İlâc kullanmayıp ölürse,<br />

günâh olmaz. Çünki, ilâcın fâidesi kat’î değildir.) Görülüyor ki, fâidesi kat’î olan<br />

ilâcları kullanmak farz olmakdadır. Te’sîri kat’î olan sebeblere yapışmanın vâcib<br />

olduğu ve bunları kullanmayıp zarar görmenin günâh olduğu, Muhammed Ma’sûm<br />

Fârûkînin “rahmetullahi aleyh” yüzseksenikinci mektûbunda ve (Hadîka)nın üçyüzkırküçüncü<br />

sahîfesinde de uzun yazılıdır.] Yangını su ile söndürmek de böyledir.<br />

Te’sîri muhakkak olan bu gibi ilâcları kullanmamak tevekkül değil, ahmaklıkdır<br />

ve harâmdır.<br />

İkinci kısm ilâcların te’sîri kat’î olmadığı gibi, zan ile de değildir. Fâide ihtimâli<br />

vardır. Efsûn ya’nî, fen yolu ile tecribe edilmemiş maddeler ve Kur’ân-ı kerîm-<br />

– 692 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!