22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yok gibidir, vehm ve hayâl gibidir. Böylece, iki taraf arasında fark kalmamış olur.<br />

Süâl: Eşyânın vücûd-i vehmîsi hakîkî olunca, hakîkî var olan, birden çok olur.<br />

Bu ise vahdet-i vücûdü bozar. Vahdet-i vücûd, hakîkî var olanın bir olması değil<br />

midir?<br />

Cevâb: Her iki varlık da, hakîkîdir. Var olan hakîkat de ikidir: [Yaratan ve yaratılanlar.]<br />

Fekat, iki varlığın hakîkî olmaları, aynı bakımdan değildir. Meselâ, bir<br />

kimsenin şekli, aynada görülünce, aynada hakîkatde bir cism yokdur. Görünen şekl,<br />

aynanın ne üzerindedir, ne de içindedir. Aynadaki o şeklin varlığı, hayâlimizdedir.<br />

Bu vücûd-i vehmî ve hayâlî görünüş ise, bir rü’yâ değildir. Hakîkatde mevcûddur.<br />

Bir kimse, Ahmedi aynada gördüm dese, akl ve âdet ona inanır. Yemîn etse,<br />

günâha girmez. Görülüyor ki, Ahmed, hakîkatde aynada değildir. Vehm ve hayâl<br />

bakımından, aynada olması da hakîkatdir. Fekat, birincisi, her bakımdan hakîkî,<br />

ikincisi ise, vehm ve hayâl bakımından hakîkîdir. Şaşılacak şeydir ki, hakîkatin zıddı<br />

olan vehm ve hayâl, burada varlığı hakîkî yapmağa sebeb oluyor. Çünki, vehm<br />

ve hayâl bakımından demeseydik, aynadaki görünüş hakîkî olmıyacakdı. İkinci bir<br />

misâl de, (Noktâ-i cevvâle)dir. [Ya’nî, dâire şeklinde hızlı dönen, bir noktadır.]<br />

Vehm ve hayâl, bunu, hâricde dâire görür. Hâlbuki, hakîkatde, dâire yokdur.<br />

Nokta vardır. Fekat, vehm ve hayâl bakımından, hâricde dâirenin bulunması hakîkîdir.<br />

Şu kadar var ki, noktanın hâricde bulunması, her bakımdan hakîkî iken,<br />

bundan meydâna gelen dâirenin hâricde bulunması, yalnız vehm ve hayâl bakımından,<br />

hakîkîdir. İşte vahdet-i vücûd, her bakımdan hakîkîdir. Birden ziyâde varlık<br />

ise, vehm ve hayâl bakımından hakîkîdir. Bu iki varlıkdan birincisi (Her bakımdan),<br />

ikincisi de (Yalnız bir bakımdan) hakîkat oluyor. Zıd birşey olmuyorlar.<br />

Süâl: Vehm ve hayâl bakımından var olan birşey, vehm ve hayâl yok olunca, niçin<br />

yok olmuyor?<br />

Cevâb: Bu vücûd-i vehmî yalnız vehm tarafından hâsıl olmamışdır ki, vehm ile<br />

berâber o da yok olsun. Bunları, Allahü teâlâ vehm mertebesinde yaratmışdır. Fekat,<br />

sâbit, devâmlı olmuşlardır. Allahü teâlâ, bunları vehm ve hayâl mertebesinde<br />

yaratdığı için, Vücûd-i vehmî demişlerdir. Hangi mertebede olursa olsun, hattâ<br />

hakîkî varlık olmıyan mertebede olsa da, O yaratdığı için, o mertebede var olmaları,<br />

hakîkîdir. Allahü teâlâ, bu eşyâyı his ve vehm mertebesinde yaratmışdır<br />

demek, eşyâyı öyle bir mertebede yaratmışdır ki, o mertebe, yalnız his ve vehmde<br />

vardır. Hâricde yokdur. Meselâ bir hokkabaz, mevcûd olmıyan şeyleri, var imiş<br />

gibi, gösteriyor. Birşeyi, on dâne gösteriyor. Bu on dâne şey, hakîkatde yokdur. Yalnız,<br />

his ve vehmde vardır. Hakîkatde, yalnız birşey vardır. Görülen bu on şey, eğer<br />

Allahü teâlânın sonsuz kudreti ile kuvvet ve devâm kazanıp, çabuk gayb olmakdan<br />

korunursa, varlıkları, bu mertebe için hakîkî olur. Bu vakt bu on şey, hakîkatde<br />

hem vardır, hem de yokdur. Fekat, iki ayrı bakımdan düşünülmekdedir. Ya’nî<br />

his ve vehm mertebesini düşünmezsek, yokdurlar. His ve vehm düşünülürse, vardırlar.<br />

Hindistânda meşhûr olan bir hikâye vardır. Bir Hind şehrinde, hokkabazlar,<br />

pâdişâhın karşısında oyun yaparken, göz boyamakla, aynada bağçe ve ağaçlar<br />

gösterirler. Hakîkatde bulunmıyan bu ağaçların büyüyerek meyve verdiklerini<br />

gösterirler. Meyveleri koparıp sultâna ve seyrcilere yidirirler. O vakt, sultân emr<br />

eder. Oyuncuları hemen öldürürler. Çünki, oyun yaparken, hokkabazlar öldürülürse,<br />

görülen oyunlar, Allahü teâlânın kudreti ile, o hâlde kalır, yok olmazlar diye<br />

işitmiş, imiş, Hokkabazlar öldürülünce, o ağaçlar, aynada öylece kalır. Bu zemâna<br />

kadar durdukları, meyvelerini herkesin yidikleri söyleniyor. Bu hikâyenin<br />

hepsi veyâ bir kısmı doğru veyâ yanlış olması bir tarafa, sözümüzü aydınlatdığı için<br />

burada söyledik.<br />

Hâricde ve hakîkatde, Allahü teâlâdan başka, mevcûd yokdur. Allahü teâlâ, kudreti<br />

ile, kendi ismlerinin ve sıfatlarının kemâlâtını mümkinât sûretlerinin perdesinde<br />

göstermiş, ya’nî eşyâyı, kendi kemâlâtına uygun olarak, his ve vehm merte-<br />

– 945 – Se’âdet-i <strong>Ebediyye</strong> 3-F:60

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!