22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Vehhâbîliği ingilizler hâzırladığı ve yaydığı gibi, Hicâzı Osmânlılardan alarak Süûdî<br />

devletini kuran da, ingilizlerdir. (Müncid)de diyor ki, (İngiliz câsûsu Lavrence,<br />

1914 de vehhâbî emîri Faysala yardım ederek, Osmânlı devletinden ayrılmasına sebeb<br />

oldu). Şübheli [ya’nî açıkca anlaşılamıyan] delîlleri yanlış te’vîl ederek, Ehl-i sünnet<br />

i’tikâdından ayrılanlara, fıkh âlimleri kâfir demediler. (Bâgî), (âsî), (bid’at ehli)<br />

olduklarını söylediler. Türkçede sapık denilmekdedir. Kat’î, [açık olarak] anlaşılan<br />

tek bir ma’nâsı olan delîllere inanmıyan ise kâfir olur. Âlemin yok olacağına,<br />

ölülerin tekrâr dirileceklerine inanmamak böyledir. Alî ilâhdır, Cebrâîl vahy getirirken<br />

yanıldı diyen de kâfir olur. Çünki bu sözler, ma’nâsı açıkca anlaşılamıyan delîlleri<br />

yanlış te’vîl ederek, ictihâd ile anlaşılan ma’nâlar değildir. Hazret-i Âişeyi kazf<br />

eden ve babası hazret-i Ebû Bekrin “radıyallahü anh” sahâbî olduğuna inanmıyan<br />

da kâfir olur. Çünki ikisi de, Kur’ân-ı kerîmde açık olarak bildirilen delîli inkârdır.<br />

Hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömeri seb eden ve halîfeliklerine inanmıyanın te’vîli<br />

varsa, kâfir olmaz. Müslimânların mallarına, canlarına saldırmak gibi, kat’î açık<br />

olan harâmlara, te’vîl yaparak, halâl diyen kâfir olur. [Vehhâbîler böyledir.] Kitâbdan<br />

ve sünnetden, ma’nâsı açıkca anlaşılamıyan bir delîli te’vîl ederek söyleseydi,<br />

kendince islâmiyyete uymuş olup, kâfir olmazdı).İbni Âbidînin kelâmı temâm oldu.<br />

Görülüyor ki, müslimân olduğunu söyleyip, ibâdetlerini yapan, ya’nî (Ehl-i<br />

kıble) denilen bir kimsenin, Ehl-i sünnete uymıyan bir inanışı, ma’nâsı açık olan<br />

kat-î bir delîli inkâr olursa, te’vîl ile olsa da, olmasa da küfr olur. Buna (Mülhid)<br />

denir. Bu inanışı, açık olmayıp, şübheli olan bir delîlin muhtelif ma’nâlarından açık<br />

ve meşhûr olanını inkâr olursa ve te’vîli varsa, küfr olmaz. Bid’at olur. Te’vîlden<br />

haberi olmayıp, bid’at sâhibi olan âlimleri taklîd ile veyâ nefsine uyarak, dünyâ çıkarları<br />

için ise, yine küfr olur.<br />

İster Ehl-i sünnet olsun, ister bid’at sâhibi olsun, dînini dünyâ çıkarlarına âlet<br />

eden, ya’nî dünyâlığa kavuşmak için dîninden veren câhillere (Yobaz) denir. Hiçbir<br />

dîne inanmadığı hâlde, müslimânları aldatarak îmânlarını yok etmek, islâmiyyeti<br />

içerden yıkmak için, müslimân görünüp küfre sebeb olan şeyleri isbât etmek<br />

için delîlleri yanlış te’vîl edene (Zındık) ve (Fen yobazı) denir. Bid’at sâhiblerine<br />

ve mülhidlere ve bunların yolunda olan câhil taklîdcilere (Mezhebsiz) denir.<br />

Mezhebsizler ve îmân hırsızları olan zındıklar, (Dinde reformcu) olarak ortaya<br />

çıkmakdadırlar.<br />

İcmâ’ delîl değildir diyen kâfir olmaz. Bid’at sâhibi olur. Hâricîler, şî’îler, vehhâbîler<br />

böyledir. Bunların icmâ’a muhâlif sözleri küfr olmaz. Fekat, küfre sebeb<br />

olan diğer inanışlarından dolayı kâfir olurlar.<br />

İbnî Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh” vitr nemâzını anlatırken diyor ki, (Vitr<br />

nemâzının aslını, ya’nî ibâdet olduğunu inkâr eden kâfir olur. Eğer delîlini te’vîl<br />

ederek veyâ delîlinde şübhe ederek inkâr ederse, kâfir olmaz. [Bid’at ehlinden olur.]<br />

Bütün vâcibler ve sünnetler de böyledir. Çünki, vitr nemâzı dinde zarûrî olarak bilinen<br />

bir ibâdetdir ve böyle olduğu (İcmâ’-ı ümmet) ile sâbitdir. İcmâ’-ı ümmet ile<br />

bildirilmiş olan zarûrî ibâdete te’vîlsiz olarak inanmamak, hanefî âlimlerine göre,<br />

küfr olur. Dinden olduğu zarûrî olarak bilinmek demek, dinden olduğunu câhillerin<br />

de bildiği din bilgileri demekdir. Beş vakt nemâzın farz olduğuna inanmak<br />

böyledir. Yalnız âlimlerin bildiği din bilgilerini inkâr eden, kâfir olmaz. Ceddenin<br />

[büyük annenin] mîrâsın altıda birini alacağını inkâr etmek böyledir).<br />

İbni Melek, (Menâr) şerhinde diyor ki, (İcmâ’) birleşmek demekdir. Bir asrda<br />

bulunan müctehidlerin bir işin hükmünde birleşmeleridir. Bu iş, söz veyâ fi’l olabilir.<br />

İctihâd lâzım olmıyan şeylerde, bir asrda bulunan müslimânların hepsinin birleşmeleri<br />

lâzım olur. Birleşmek, aynı sözü söylemek veyâ aynı işi yapmakdır. Bir<br />

asrda bulunan müctehidlerin bir kısmı söyler veyâ yapar, diğerleri işitince susarlar,<br />

red etmezlerse, hanefî mezhebinde, yine icmâ’ olur. Şâfi’îde, buna icmâ’ denmez.<br />

İctihâd işlerinde icmâ’ sâhibi olmak için, müctehid olmak lâzımdır. Kur’ân-ı<br />

kerîmin ve nemâz rek’atlarının ve zekât mikdârının ve ekmeği ödünc almanın ve<br />

– 473 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!