22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ma’nâsı bilinmiyen veyâ küfre sebeb olan rukyeyi okumağa, (Efsûn) denir. Bunu<br />

veyâ nazarlık denilen şeyleri kendi üzerinde taşımağa, (Temîme) denir. Muhabbet<br />

hâsıl etmek için yapılan rukyelere, (Tivele) denir. İbni Âbidîn beşinci cild, ikiyüzotuzikinci<br />

[232] ve ikiyüzyetmişbeşinci [275] sahîfelerinde ve (Mevâhib)de ve<br />

(Medâric)de yazılı hadîs-i şerîfde, (Temîme ve Tivele şirkdir) buyuruldu. İbni<br />

Âbidîn burada, nazar değmemek için tarlaya kemik, hayvân kafası koymak câiz olduğunu<br />

bildirmekdedir. Bakan kimse, önce bunu görüp tarlayı sonra görür. Mâvi<br />

boncuk ve başka şeyleri bu niyyet ile taşımanın (Temîme) olmıyacağı, câiz olacağı<br />

buradan anlaşılmakdadır. Nazar değen kimseye şifâ için (Âyet-el-kürsî), (Fâtiha),<br />

(Mu’avvizeteyn) ve (Nûn sûresi)nin sonundaki iki âyeti okumak muhakkak iyi<br />

geldiği, fârisî (Medâric-ün-Nübüvve) kitâbında ve (Mevâhib-i ledünniyye) tercemesi<br />

ikinci cild, [179]. cu sahîfesinde yazılıdır. Bu iki kitâbdaki ve (Teshîl-ül-menâfi’)<br />

kitâbının ikiyüzüncü [200] sahîfesinde yazılı düâları okumak da fâidelidir. Düâların<br />

en kıymetlisi ve fâidelisi (Fâtiha) sûresidir. (Tefsîr-i Mazherî) son sahîfesinde<br />

diyor ki, (İbni Mâcede yazılı, hazret-i Alînin bildirdiği hadîs-i şerîfde, (İlâcların en<br />

iyisi Kur’ân-ı kerîmdir) buyuruldu. Hastaya okunursa, hastalığı hafîfler). Eceli<br />

gelmemiş ise, iyi olur. Eceli gelmiş ise, rûhunu teslîm etmesi kolay olur. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” gam, gussa, sıkıntıyı gidermek için, (Lâ ilâhe illallâhül’azîm-ül-halîm<br />

lâ ilâhe illallâhü Rabbül-Arş-il’azîm lâ ilâhe illallahü Rabbüs-semâvâti<br />

ve Rabbül-Erdı Rabbül’Arş-il-kerîm) okurdu. (Bismillâhirrahmânirrahîm<br />

ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azîm) okumak, sinir hastalığına ve bütün<br />

hastalıklara iyi geldiğini Enes bin Mâlik haber vermişdir. Harâm işliyenin ve kalbi<br />

gâfil olanın düâsı kabûl olmaz. Mâide sûresinde Allahü teâlânın yaratması için,<br />

vesîleye, ya’nî sebeblere yapışmak emr olunmakdadır. Te’sîri kat’î olan sebeblere<br />

yapışmak farzdır. Meselâ, Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için, islâmiyyete<br />

uymak ve düâ etmek emr olundu. Diğer sebebler ve te’sîrleri açıkca bildirilmediği<br />

için bunlara uymak sünnet oldu. Peygamberlerin ve Evliyânın rûhlarından ve<br />

ilâclardan şifâ beklemek ve dertlerden, belâlardan kurtulmak için bunları vesîle yapmak<br />

sünnet oldu. Vehhâbîler bu sünnete şirk, küfr diyerek, âyet-i kerîmeyi inkâr ediyorlar.<br />

Rûhların vesîle olduğu (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbının ikiyüzyirmisekizinci<br />

ve sonraki sahîfelerinde açıkca yazılıdır. Ehl-i sünnet i’tikâdında olmıyanın düâsı fâide<br />

vermez. Allahü teâlâ, herşeyi bir sebeb ile yaratmakdadır. Birşeye kavuşmak istiyen,<br />

o şeyin sebebine kavuşmak için düâ etmelidir. Sebebine kavuşunca, bu sebebe<br />

yapışır. İnsana sıhhat, şifâ vermek için, düâ etmeği, sadaka vermeği ve ilâc kullanmağı<br />

sebeb yapmışdır. Âyet-i kerîme veyâ düâ bir çanağa yazılır. Yâhud kâğıda<br />

yazılıp, kâğıd çanağa konur. Üzerine su konur. Yazı eriyince, hergün içilir. Yâhud,<br />

bu kâğıdı muska yapıp, üzerinde taşır. Yâhud, bunları okuyup, iki avucuna üfürür.<br />

Avuçları ile vücûdünü sıvar. (Tibyân tefsîri) son sahîfesinde diyor ki, (Âişe vâldemiz<br />

buyurdu ki, Resûlullahın bir yerinde ağrı olsa iki Kûl e’ûzü sûresini okuyup, mubârek<br />

avucuna üfler, elini ağrı olan yere sürerdi). Düâ ve ilâc, ömrü uzatmaz. Eceli<br />

geleni ölümden kurtarmaz. Ömür, ecel bilinmediği için, düâ etmek, ilâc kullanmak<br />

lâzımdır. Eceli gelmemiş olan, sıhhata, kuvvete kavuşur. Şifâyı ilâcdan değil,<br />

Allahü teâlâdan beklemelidir. Muhammed Ma’sûm “rahmetullahi aleyh” (Mektûbât)da<br />

buyuruyor ki, (Murâd için âyet-i kerîme ve düâyı izn alarak okumalı demişlerdir).<br />

İzn veren, onu kendine vekil etmiş olur. Meşhûr bir Âlimin, Velînin kitâbında<br />

(okumalıdır) yazmış olması, izn vermek olur. İzn vereni ve iznini düşünerek okuyunca,<br />

o zât okumuş gibi fâideli, te’sîrli olur. Kur’ân-ı kerîmi ve düâyı ücret ile okumak,<br />

ya’nî okuması için, önceden birşey istemek büyük günâhdır. İstemesi ve alması<br />

harâm olur ve okuduğunun fâidesi olmaz. Birşey istemeyip, sonradan verilirse,<br />

hediyye olur. Hediyyeyi alması câiz olur. (Fetâvâ-i fıkhiyye)nin otuzyedinci [37]<br />

sahîfesinde diyor ki, (Kâfirlere gönderilen mektûbda Kur’ân-ı kerîmden bir iki<br />

âyet yazmak câizdir. Fazla yazılmaz. Bir iki âyet de, onlara va’z için veyâ huccet,<br />

vesîka olarak câiz olur. Kâfir, muskanın fâidesine inansa bile, ona âyet-i kerîme ile<br />

– 784 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!