22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Hâlbuki, Kur’ân-ı kerîmdeki ve hadîs-i şerîflerdeki kelimelere, açık ma’nâları<br />

verilir. Başka bir âyet, dahâ açık anlaşılıyorsa, o zemân, birinci âyete de, buna uyacak<br />

şeklde değişik ma’nâ verilebilir. Böyle bir mecbûriyyet olmadan, açık ma’nâyı<br />

bırakıp, başka ma’nâ vermek, küfr ve ilhâd olur. Çünki, bu sûretle, islâmiyyeti<br />

değişdirmek, bozmak olur.<br />

İkinci ismleri, (Karâmita)dır. Çünki, bu fırkayı meydâna çıkaran, Hamdan<br />

Karmat denilen kimsedir. Hamdan, Basrada, Vâsıt şehrinde bir köy ismidir.<br />

Üçüncü ismleri, (Hurumiyye)dir. Çünki, birçok harâmlara halâl diyorlar. Dördüncü<br />

ismleri, (Seb’ıyye)dir. Çünki, din sâhibi olan Peygamberler yedidir derler.<br />

Bunların altısı Âdem, Nûh, İbrâhîm, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed “aleyhimüsselâm”dır.<br />

Mehdî de yedinci olacakdır derler. Nâtık adını verdikleri bu Peygamberlerden<br />

“salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” her ikisi arasında yedi imâm gelmişdir.<br />

Her asrda yedi imâm bulunur derler.<br />

Bunların en yayılan ismleri, (İsmâ’îliyye)dir. Çünki, imâm-ı Ca’fer Sâdıkın<br />

“radıyallahü anh” vefâtından sonra, büyük oğlu İsmâ’îl, müslimânların imâmı<br />

oldu derler. Bunların meydâna çıkması şöyle oldu:<br />

Hindistândaki mecûsîler, ya’nî ateşe tapan kâfirler, islâmiyyetin üç kıt’a üzerinde<br />

sür’at ile yayıldığını görünce, (Müslimânları, kılıncla yenmeğe, yayılmalarını önlemeğe<br />

imkân yokdur. Onları içden yıkmakdan başka çâre kalmamışdır. Onların<br />

kitâblarına, kendi inancımıza göre ma’nâ verip, gençlerini, câhillerini yoldan çıkaralım)<br />

dediler. Başları olan Hamdan Karmat, şu temel prensipleri koydu:<br />

1 — Din bilgisi olanlarla konuşulmıyacak. Din âlimi bulunan yerde, kendimizi<br />

gizliyeceğiz.<br />

2 — Karşıdakinin arzûsuna, keyfine göre konuşulacak. Meselâ, zâhidin yanında<br />

zâhidler medh edilecek. Fâsıka, düşkün olduğu günâhların yasak olmadığı<br />

söylenecek, [Ehl-i sünnetin yanında, Ehl-i sünnet övülecek. Hepimiz kardeşiz<br />

denilecek].<br />

3 — Müslimânlar, islâmiyyetin emrlerinde ve yasaklarında şübheye, karârsızlığa<br />

düşürülecek. Meselâ, özrlü kadına oruc kazâ etdiriliyor da, nemâzları niçin kazâ<br />

etdirilmiyor? Bevl, dahâ pis olduğu hâlde, niçin bevl çıkınca da gusl farz olmuyor?<br />

Beş vakt nemâzların iki veyâ üç veyâ dört rek’at olması nedendir? gibi şeyler<br />

sorup, zihnleri şaşırtmağa çalışılacak.<br />

4 — Sırlarını yabancılara söylememek için söz alırlar. Allah, Kur’ânda mîsâk emr<br />

ediyor derler.<br />

5 — Din ve dünyâ büyükleri bizi beğeniyor, bizi öğüyor derler.<br />

6 — Aldatmak için, önce, herkesin inandığı şeyleri müdâfe’a etmeli, derler.<br />

7 — İbâdetlere lüzûm yokdur. İş, kalbin temiz olmasıdır derler.<br />

8 — Avlanılan gençlere, Ehl-i sünnet i’tikâdını kötülemeli, Ehl-i sünnete gerici<br />

demeli. Son olarak, harâmları işlemeğe alışdırmalı. Bunları yapdırmak için,<br />

âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere yanlış ma’nâlar vermeli. Bunlar, bâtınî<br />

ma’nâlardır. Her âlim bunları anlıyamaz demeli.<br />

Meselâ Cennet, ibâdetlerden kurtulmak ve lezzetli şeyleri yapmakdır. Cehennem,<br />

ibâdetlerin yüklerine katlanmak ve harâmlardan sakınmakdır demeli.<br />

İlk zemânlar, birçok bilgileri, eski Yunan felesoflarından aldılar. Meselâ, yaratıcı<br />

ne vardır, ne de yokdur. Ne âlimdir, ne câhildir. Ne kâdirdir, ne âcizdir. Bütün<br />

sıfatları da böyledir dediler. Çünki, bunlar var denirse, mahlûklara benzetilmiş<br />

olur. Yokdur denirse, yokluk kondurulmuş olur dediler. Yaratan, kadîm de değildir,<br />

hâdis de değildir dediler.<br />

Bunların başına geçen Hasen bin Muhammed Sabbâh, gitdikleri yola bozuk denilmemesi<br />

için, gençlerin din bilgilerini öğrenmesini ve âlimlerin, eski kitâbları oku-<br />

– 488 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!