22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

si hâdis, mahlûkdurlar. Çünki, insanın bildiği, his etdiği herşey, kendi eseri, yapdığı<br />

şeydir. Bizim, Allahü teâlâyı tenzîh etmemiz, birşeye benzemez dememiz, benzetmek<br />

olur. Bizim anladığımız büyüklük, küçüklükdür. Tesavvufculara “kaddesallahü<br />

teâlâ esrârehümül’azîz” olan keşfler, tecellîler, müşâhedeler, hep Allahdan<br />

başka şeylerdir. Allahü teâlâ (Verâ-ül-verâ)dır. Ya’nî, ötelerin ötesidir. Bunların<br />

hiçbirine benzemez. İbrâhîm aleyhisselâm, kâfirlere, (Niçin kendi yapdığınız putlara<br />

tapıyorsunuz? Sizleri ve yapdığınız işleri Allahü teâlâ yaratdı!) dedi. Bunu<br />

Kur’ân-ı kerîm haber veriyor. İster elimizle yapmış olalım, ister aklımız ve hayâlimizle<br />

meydâna getirelim, yapdığımız şeylerin hepsi, Allahü teâlânın mahlûklarıdır.<br />

Hiçbirinin tapınmak için değerleri yokdur. Tapınılmağa hakkı olan, yalnız<br />

Allahü teâlâdır. O, bildiğimiz, düşünerek bulduğumuz şeylerin hiçbirine benzemez<br />

ve nasıl olduğu anlaşılamaz. Akl ve vehm Ona yaklaşamaz. Keşf ve şühûd, Onun<br />

büyüklüğü önünde yıkılıp kalır. Böyle bî-çûn ve bîçigûne olan [ya’nî hiçbirşeye benzemiyen<br />

ve akl ile anlaşılamıyan] yüce yaratıcıya, gayb yolu ile inanmakdan başka<br />

çâre yokdur. Çünki, görerek, düşünerek anlamağa kalkışarak inanmak, Ona inanmak<br />

olmaz. Kendi yapdığımız şeye îmân etmek olur. Bu şey de, Onun mahlûkudur.<br />

Bunu, Ona şerîk, ortak yapmış oluruz. Belki de, Ondan başkasına îmân etmiş oluruz.<br />

Böyle felâkete düşmekden Allahü teâlâya sığınırız. Gayba îmân edebilmek için,<br />

vehmin, hayâlin yetişemediği bir yaratana inanmak lâzımdır. Ondan hiçbirşeyin hayâlde<br />

yeri olmamalıdır. Bu ma’nâ vehm ve hayâlin dışında olan yakınlık mertebesinde<br />

ele geçer. Çünki, uzaklaşdıkca, vehm ile anlaşılması kolaylaşır ve hayâlde yer<br />

bulabilir. Bu ni’met, ancak Peygamberlere mahsûsdur. Gayb yolu ile îmân etmek,<br />

ancak bu büyüklere nasîb olmuşdur “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”. Bunlara<br />

uyup, izlerinde gidenlerden de, dilediklerine ihsân ederler. Bütün mü’minlerin<br />

gayb yolu ile olan îmânları, vehmin karışmasından kurtulamaz. Çünki câhillere göre,<br />

(verâ-ül-verâ), uzaklık demekdir. Böyle anlayışda, vehm de işe karışır. O büyüklere<br />

göre ise “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”, (verâ-ül-verâ) yakınlıkdadır. Böyle<br />

anlayışda, vehm işe karışamaz. Dünyâ durdukca ve dünyâ hayâtı ile yaşadıkca,<br />

gayba inanmakdan başka çâre yokdur. Çünki, burada görerek hâsıl olan îmân, bozukdur.<br />

Âhıret hayâtı başlayıp, vehm ve hayâlin kuvveti kalmayınca, görerek hâsıl<br />

olan (Îmân-ı şühûdî) kıymetli olur. Vehm ve hayâl tarafından bu îmâna bozuk<br />

şeyler karışdırılamaz. Sanırım ki, Resûlullah Muhammed aleyhisselâm, dünyâda Allahü<br />

teâlâyı görmekle şereflendiği için, Onun “sallallahü aleyhi ve sellem” îmânı,<br />

şühûdîdir demek güzel olur. Vehmden ve hayâlden hâsıl olan bozuk şeyler, o îmâna<br />

karışamamışdır. Çünki, başka mü’minlere Cennetde ihsân edilecek olan ni’met,<br />

o yüce Peygambere “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” bu dünyâda nasîb oldu. Bu,<br />

Allahü teâlânın çok büyük bir ni’metidir. Allahü teâlâ, ni’metlerini dilediğine ihsân<br />

eder. Allahü teâlâ, pek çok ni’met ihsân edicidir.<br />

Şunu iyi anlamalıdır ki, halîlullah İbrâhîm aleyhisselâm, Allahdan başka şeylere<br />

tapınmanın yanlış olduğunu pek güzel bildirdi. Müşrikliğe yol açacak kapılardan<br />

hepsini iyice kapadı. Bunun için, Peygamberlerin imâmı oldu. Hepsinden ileride<br />

oldu “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vettehıyyât”. Çünki, dünyâ hayâtında olan<br />

ilerlemenin en yüksek noktası, Allahdan başka tapınılacak hiçbirşey bulunmadığını<br />

iyi anlamakdır. Çünki, (Lâ ilâhe illallah) güzel kelimesinin ikinci parçasının bildirdiği,<br />

(İbâdet olunmağa hakkı olan, yalnız Allahü teâlâdır) sözünün tam ma’nâsı,<br />

ancak âhıretde anlaşılacakdır. Böyle olmakla berâber, Peygamberlerin sonuncusu<br />

“aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”, bu dünyâda, Allahü teâlâyı görmekle<br />

şereflendiği için, bu sözün tam ma’nâsından çok şeylere de, bu dünyâda kavuşmuşdur.<br />

Denilebilir ki, bu ma’nâdan, bu dünyâda mümkin olanı, o yüce Peygamberin<br />

gelmesi ile bildirilmişdir. Yine, diyebiliriz ki, zât-ı ilâhînin tecellîsi, bu dünyâda,<br />

ancak o yüce Peygambere nasîb oldu. Başkalarına, âhıretde nasîb olacağı bildirildi.<br />

Doğru yolda bulunanlara ve Muhammed Mustafânın izinde olanlara selâm<br />

olsun “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ”!<br />

– 373 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!