22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

tevâtür yolu ile bizlere gelmiş olanları öğrenip inanmalıyız! Böylece, haşra [ya’nî,<br />

hesâb yerinde toplanmağa] ve neşre [ya’nî, hesâbdan sonra, Cennete veyâ Cehenneme<br />

dağılmağa] ve sonsuz azâblara ve sevâblara ve bunlar gibi bilgilerin doğru<br />

olduklarına ve hiç şübhe olmadığına inanmak lâzımdır. Bunlara i’tikâd olmazsa,<br />

kıyâmetde kurtuluş olamaz. İ’tikâdı düzeltdikden sonra, fıkh bilgilerini öğrenmeli<br />

ve yapmalıdır. Böylece, farzları, vâcibleri, hattâ sünnetleri ve müstehabları<br />

yapmak ve halâlı ve harâmı gözetmek ve ahkâm-ı islâmiyye hudûdünün dışına taşmamak<br />

lâzımdır. Ancak, böylece âhıret azâblarından kurtulmak düşünülür. İ’tikâd<br />

ve amel doğru oldukdan sonra, tesavvuf yoluna sıra gelir. Vilâyetin kemâllerine<br />

kavuşmak ümmîdi başlar. Bu zarûrî din vazîfeleri yanında, halîfelik kimin hakkı<br />

idi gibi şeyler, lüzûmsuz ve fâidesizdir. Ancak, bozuk ve sapık kimseler, bu şeyleri<br />

yanlış anlatdıkları, taşkınlık yapdıkları ve insanların en iyisinin “aleyhi ve alâ<br />

âlihissalevâtü vetteslîmât” Eshâbına “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” leke sürmeğe<br />

kalkışdıkları için, onları çürütecek bilgileri açıklamak lâzım olmuşdur. Çünki,<br />

bu sağlam dinde fesâd, karışıklık çıkmasını önlemek, zarûriyyât-ı dindendir. Vesselâm.<br />

20 — ÜÇÜNCÜ CİLD, 36. cı MEKTÛB<br />

Bu mektûb, mîr Muhammed Nu’mâna “rahmetullahi teâlâ aleyh” gönderilmişdir.<br />

Kabr azâbına inanmıyanların şübhelerini gidermek için yazılmışdır:<br />

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği, sevdiği kullarına selâm olsun! Kabrde<br />

azâb yapılacağı sahîh ve meşhûr hadîsler ile, hattâ Kur’ân-ı kerîmdeki âyetlerle<br />

bildirilmiş iken, çok kimsenin bunda şübhe etdiği, hattâ inanmadığı, böyle şey<br />

olamaz dediği görülüyor. Kabre konulmamış ölüleri hareketsiz ve bırakıldığı gibi<br />

gördükleri için, mezârda azâb olduğunda şübhe ediyorlar. Meyyite azâb yapılsaydı,<br />

canı yansaydı, dirilerde olduğu gibi, çırpınır, hareket ederdi diyorlar. Buna<br />

cevâb olarak deriz ki, (Kabr hayâtı) veyâ (Âlem-i berzah hayâtı) denilen, meyyitlerin<br />

hâli, dünyâdaki dirilerin hayâtı gibi değildir. Dünyânın nizâmı, düzeni için,<br />

buradaki hayâtda, hem his ya’nî duygu, hem de irâde ile hareket vardır. Berzah<br />

[kabr] hayâtında ise, hareket etmek lâzım değildir. Hattâ, berzah âleminde hareket<br />

olmaması lâzımdır. O hayâtda bulunanların, elem ve azâb duymaları için,<br />

yalnız his etmeleri yetişir. Görülüyor ki, berzah hayâtı, ya’nî kabr hayâtı, dünyâ<br />

hayâtının yarısı gibidir. Kabrde, rûhun bedene bağlanması, diri iken olan bağlanmasının<br />

yarısı kadardır. İşte bunun için, gömülmemiş ölüler, berzah hayâtında oldukları<br />

için, azâbı ve elemi duyarlar ve hiç hareket etmez, kıpırdayamazlar. Hep<br />

doğru söyleyici olan (Muhbir-i sâdık)ın “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü<br />

etemmühâ ve ekmelühâ” doğru söylemiş olduğu böylece anlaşılmakdadır.<br />

Şunu da bildirelim ve şübheleri kökünden giderelim: Peygamberlik makâmı aklın<br />

ve düşüncenin dışındadır, üstündedir. Aklın eremeyeceği, anlıyamıyacağı çok<br />

şeyler vardır ki, bunlar Peygamberlik makâmında anlaşılır. Herşey akl ile anlaşılabilseydi,<br />

Peygamberler gönderilmezdi “salevâtüllahi teâlâ ve teslîmâtühü sübhânehü<br />

aleyhim ecma’în”. Âhıret azâbları, Peygamberler göndererek bildirilmezdi.<br />

İsrâ sûresinin onbeşinci âyetinde meâlen, (Biz, Peygamber göndererek bildirmeden<br />

önce, azâb yapıcı değiliz) buyuruldu. Akl çok şeyi anlar. Fekat, herşeyi<br />

anlıyamaz. Anlaması da, kusûrsuz, tâm değildir. Çok şeyleri, Peygamberler<br />

bildirdikden sonra anlamakdadır. Peygamberlerin gelmesi ile, insanların özr ve behâne<br />

yapmaları önlenmişdir. Nisâ sûresinin yüzaltmışdördüncü âyetinde meâlen,<br />

(Peygamberleri, müjde vermek için ve korkutmak için gönderdim. Böylece, insanların<br />

Allahü teâlâya özr, behâne yapmaları önlendi) buyuruldu. Akl, dünyâ işlerinde<br />

bile çok kerre yanılmakdadır. Böyle olduğunu bilmiyen yokdur. İslâm bilgilerini,<br />

böyle bir akl ile dartmağa kalkışmak doğru olamaz. İslâm bilgilerini akl<br />

ile inceleyip, akla uygun olup olmamasına bakmak, aklın hiç yanılmaz olduğuna<br />

– 481 – Se’âdet-i <strong>Ebediyye</strong> 2-F:31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!