22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

himürrıdvân” dahâ yüksek görüyorlar. İslâmiyyetde, bu büyük yarayı açan, bilhâssa<br />

İbni Hazm, İbni Kayyım-i Cevziyye ve felesof İbnür-Rüşddür. Her üçü de, İbni<br />

Teymiyye gibi âlimdir ve yüzlerle kitâbları vardır. Ehl-i sünnet âlimleri, bunlara<br />

değerli cevâblar yazmış, yanlışlarını ortaya koymuşlardır. Fekat ilmi az olanlar<br />

ve Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlayamamış olanlar, onların kitâblarına<br />

aldanmakda, doğru yoldan çıkmakdadır.<br />

Bunlara aldananlar, kendilerini haklı göstermek ve başkalarını da aldatabilmek<br />

için, (Osmânlı âlimleri, siyâsî düşmanlığı, dinde ayrılığa çevirdiler) diyorlar.<br />

Bu sözleri iki yönden bozukdur: Adı geçen mezhebsizler vehhâbî değildir. Vehhâbîlik<br />

ortaya çıkar çıkmaz, Ehl-i sünnet âlimleri, emr-i ma’rûfa başladı. Bunların yanlış<br />

yolda olduğunu yazdılar. Doğru yola çağırdılar. Bunların yaldızlı kitâblarına aldanan<br />

câhiller barbarlığa başladı. İslâm şehrlerine saldırdı. Osmânlı devleti, bundan<br />

sonra işe karışdı. Ehl-i sünnet âlimleri, kitâblarını yazarken vehhâbîlik yokdu<br />

ki, âlimler için, dîni siyâsete karışdırdılar denilebilsin. Ehl-i sünnet âlimleri, vehhâbîlik<br />

ortaya çıkmasından yüzlerce sene önce, müslimânlar arasında bir fitne zuhûr<br />

edeceğini firâset ile anlamış gibi, sapık fikrleri yazmışlar ve âyet-i kerîmelerle çürütmüşlerdi.<br />

Sayıları pekçok olan bu kıymetli kitâblardan, büyük âlim Celâleddîn-i Süyûtînin<br />

(Tenvîr-ül-halek fî imkân-ı rü’yetin-Nebî cihâren vel-melek) ve (Tenbîh-ulgabî<br />

bitebriet-i İbni-il-Arabî) kitâbları ile Abdülganî Nablüsînin (Keşf-ün-nûr an<br />

eshâb-il-kubûr) kitâbları meşhûrdur. Bu üç arabî kitâb, (El-minha-tül-vehbiyye) kitâbının<br />

ikinci baskısına eklenerek Hakîkat Kitâbevi tarafından neşr edilmişdir.<br />

Bunları okuyanlar, sapıkların, islâmiyyeti yıkmak yolunda olduklarını iyi anlarlar.<br />

(Redd-ül-muhtâr), üçüncü cild, ikiyüzdoksanaltıncı ve üçyüzdokuzuncu sahîfelerinde<br />

diyor ki, (Ma’nâları açık ve kat’î olan âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere,<br />

te’vîl etse dahî, yanlış ma’nâ vererek ve ma’nâları açıkca anlaşılmıyanları te’vîl etmeden<br />

yanlış ma’nâ vererek dinden çıkana, ya’nî îmânı bozuk olana (Mülhid) denir.<br />

Mülhid, kendini müslimân sanır. Hiçbir dinde olmayıp da, dinsiz düşüncelerini<br />

müslimânlık imiş gibi, fâsid, bozuk delîller ile isbâta kalkışarak, müslimânların<br />

îmânlarını bozmak istiyene (Zındık) denir). Mülhid ve zındık, müslimân görünerek,<br />

islâmiyyeti yıkmağa çalışmakdadır. Vehhâbîler gibi, açıkca anlaşılamıyan delîlleri<br />

te’vîl ederek Ehl-i sünnetden ayrılan da, mülhid veyâ bid’at sâhibi olur.<br />

Ehl-i sünnet âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” için, devlet düşmanlığını<br />

din düşmanlığı şekline sokdular demek, islâm âlimlerini tanımamak, hattâ<br />

müslimânlığı lekelemek olur. Dîni dünyâya âlet etmek, islâmiyyetin en çok kötülediği<br />

bir suçdur. Her memleketdeki islâm âlimlerini böyle ağır suçlamak, islâmiyyeti<br />

kötülemeğe, yıkmağa kalkışmak olur. Ehl-i sünnet âlimleri, hiçbir zemân siyâsete<br />

karışmamış, hiçbir müslimânı kötülememişdir.<br />

Mülhidlere, zındıklara aldananlardan, Anadoluda hatîb hoca denilen biri, kitâbında,<br />

(Kur’ân-ı kerîm ile hadîs-i şerîfler sayılıdır. İnsanların önüne çıkan hâdiseler<br />

ise sonsuzdur denilerek, kıyâs ile birçok şey ilâve edilmişdir. Bu yanlışdır. Kıyâs<br />

ve ictihâd yokdur) diyor. Böylece, yüzbinlerle Ehl-i sünnet âlimine iftirâ ediyor.<br />

Çünki, kıyâs ve ictihâd, bu hocanın sandığı gibi, kitâba, hadîs-i şerîflere birşey<br />

eklemek değil, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin, derin örtülü ma’nâlarını<br />

meydâna çıkarmakdır. Eshâb-ı kirâmın da kıyâs yapdıkları, onların da ayrı<br />

mezhebleri bulunduğu aşağıda bildirilmekdedir. (Beydâvî) tefsîrinde kıyâs ve icmâ’ın,<br />

Âl-i İmrân sûresinin 108. ci âyetinde emr edildiği yazılıdır.<br />

Başka bir sahîfede, (Dinde gizli birşey yokdur, herşey söylenmişdir) diyor. Bir<br />

sahîfe sonra da, (Kitâb ile sünnetin bildirmediği herşey mubâhdır) diyerek herşeyin<br />

bildirilmediğini söylüyor. Yazıları birbirini tutmuyor. Diğer bir sahîfede, (Kıyâs<br />

ile, din artdırılıyor, şiddetlendiriliyor. Birçok mubâhlar harâm ediliyor) diyerek<br />

iftirâ ediyor. Bunun cevâbı, birinci kısm, yirmialtıncı maddede yazılıdır.<br />

Bu din adamı, yine, (Kıyâs yüzünden, islâm dîninde hiçbir mes’elede ittifâk kal-<br />

– 463 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!