22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dir. Vermeden ölürse, bırakdığı maldan verilmez. Şâfi’î ve Mâlikî mezheblerinde,<br />

zekât farz olunca, hemen ayırıp vermek farzdır [Mîzân-ı Şa’rânî]. Nisâb yıl ortasında<br />

helâk olmaz, fekat azalırsa, yıl sonunda tekrâr nisâb mikdârı olursa, zekât<br />

farz olur ve yıl sonunda, mâlik olduğu mikdârının kırkda birini verir. Sene arasında<br />

azalan nisâb, sene sonunda nisâb mikdârına yükselmezse, zekât farz olmaz. Malı,<br />

bundan sonra nisâb mikdârı olursa, o günden sonra, tekrâr bir yıl beklemek lâzım<br />

gelir. Zekât farz oldukdan sonra, nisâb helâk olmayıp, kendi harc eder, telef<br />

ederse veyâ borçlu olursa, zekât afv olmaz. Malı ödünc veyâ âriyet verip geri<br />

alamazsa, helâk olur. Telef etmiş olmaz. Zekât vermemek için, farz oldukdan sonra<br />

malı helâk etmek, söz birliği ile mekrûhdur. Farz olmadan önce, farz olmaması<br />

için çâre aramak da, imâm-ı Muhammede göre mekrûhdur. [Üçüncü kısm, onbeşinci<br />

maddeye bakınız!].<br />

Harâm yoldan gelmiş olan zekât malını, kendi halâl zekât malı ile karışdırmamış<br />

ise, bunu nisâba katmaz. Çünki, kendi mülkü değildir. Sâhiblerine veyâ sâhiblerinin<br />

vârislerine geri vermesi, sâhibleri bilinmiyorsa, fakîrlere sadaka vermesi farzdır.<br />

Karışdırmış ise, eğer birbirinden ayırabilirse, yine böyledir. Birbirinden ayıramaz<br />

ise, sâhiblerini biliyorsa, kendi halâl zekât malı ile öder. Sâhiblerini buluncıya<br />

kadar, bu zekât malını saklar. Bunun ve tam mülkü olmadığı için, karışımın<br />

zekâtlarını vermez. Bundan başka, nisâb mikdârı zekât malı da varsa, bu nisâb ile<br />

berâber karışımın da zekâtını verir. Ödedikden sonra da, habîs malın hepsine zekât<br />

farz olur ve kullanması câiz olarak, karışık malı tam mülkü olur ve nisâb mikdârına<br />

katar. Birine verince, onun alması câiz olur. Fekat, (Mülk-i habîs) olur. Sâhiblerinin<br />

o malda hakları kalmaz. Habîs karışımdan birine verince, onun alması<br />

câiz olur. Fekat, habîs malları tazmîn etmedikçe, kendisi kullanamaz. Başkasına<br />

veremez. Fakîrlere sadaka da veremez. Zekât nisâbına katamaz. Tazmîn, benzerlerini,<br />

benzerleri yoksa, aldığı gündeki kıymetlerini sâhiblerine ödemekdir. Karışımdan<br />

değil, kendinin halâl zekât malından tazmîn etmesi lâzımdır. Zekât vermemek<br />

için, habîs karışım edinmek, zekât vermemekden dahâ büyük günâhdır. Sâhibleri<br />

bilinmiyorsa karışmamış olanı, karışmış ise, bu habîs malın hepsini fakîrlere<br />

sadaka verir. Çünki, her parçasında harâm mal mevcûddur. Çeşidli kimselerden<br />

alınmış olan harâm mallar birbirleri ile karışdırılırsa, yine hepsi kendi habîs<br />

mülkü olur. Fekat hepsini sâhiblerine, sâhibleri bilinmiyorsa fakîrlere vermesi vâcib<br />

olur. Sadaka verilmesi vâcib olan malın zekâtı verilmez. (Fâsid bey’) ile alınan<br />

malı ve parayı, kendi parası ile karışdırmasa da, mülk-i habîs olur. (Bezzâziyye)de<br />

diyor ki, (Sadaka vermesi lâzım olan habîs karışımı sadaka verirken, halâl malının<br />

zekâtı niyyeti ile verse, hem zekât, hem de sadaka vermiş olur). Görülüyor ki,<br />

halâl malın zekâtını harâm maldan vermek câizdir.<br />

TOPRAK MAHSÛLLERİNİN ZEKÂTI — Uşr vermek de farzdır. Toprakdan<br />

alınan mahsûlün zekâtına (Uşr) denir. Borcu olanın da uşr vermesi lâzımdır.<br />

İmâm-ı a’zam buyuruyor ki: (Her sebze ve meyve, az olsun, çok olsun, mahsûl<br />

toprakdan alındığı zemân, onda birini veyâ kıymeti kadar altın veyâ gümüşü,<br />

müslimân fakîrlere vermek farzdır). Hayvan gücü ile veyâ dolap, motör ile sulanan<br />

yerdeki mahsûl elde edilince, yirmide biri verilir. İster onda bir, ister yirmide<br />

bir olsun, hayvan, tohum, âlet, gübre, ilâç ve işçi masraflarını düşmeden evvel,<br />

vermek lâzımdır. Bir sâ’dan az mahsûlün uşru verilmez. Toprağın sâhibi çocuk, deli,<br />

köle olsa da, uşru verilir. Uşru vermiyenden hükûmet zorla alır. Ne kadar<br />

olursa olsun, ev bağçesindeki meyve ve sebzeler için ve odun ve ot ve saman için<br />

uşr verilmez. Balın [fennî te’sîsât ve masraflar yapılsa dahî], pamuğun, çayın, tütünün,<br />

dağdaki ağaç meyvelerinin [meselâ zeytinlerin, üzümlerin] onda biri, uşr verilir.<br />

Zift, petrol ve tuz için uşr yokdur. [Birkaç sahîfe ileride Beyt-ül-mâlın dört<br />

hazînesinden ikincisine bakınız!] Uşru verilmiyen mahsûlü yimek harâmdır. Yidikden<br />

sonra da, vermek lâzımdır.<br />

– 303 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!