22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

arabî (Hadîka) kitâbı altıyüzdoksanaltıncı sahîfesinde diyor ki, (Dört mezhebden<br />

başkasına uymak câiz değildir. Bu sözümüz, Eshâb-ı kirâmın ve Tâbi’înin mezheblerini<br />

küçümsemek değildir. Çünki, Eshâb-ı kirâmın ve başkalarının mezheblerini<br />

tam olarak bilmiyoruz. O mezhebleri de bilseydik, onlara uymamız da câiz olurdu.<br />

Çünki, hepsinin mezhebleri doğru idi. Dört mezheb, tam bilindiği ve kitâbları<br />

her yere yayılmış olduğu için, her müslimânın yalnız bunlardan birine uyması lâzımdır.<br />

Dört mezhebin kolaylıklarını araşdırıp, bunları bir araya toplayarak, yeni<br />

bir kolaylıklar mezhebi uydurmağa (Telfîk-ı mezâhib) denir. Câiz değildir).<br />

Mezheb imâmı demek, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” Kur’ân-ı<br />

kerîmden çıkardığı ma’nâları, bilgileri, Eshâb-ı kirâmdan işiterek toplayan, kitâba<br />

geçiren büyük âlim demekdir. Resûlullahın, Kur’ân-ı kerîmin hepsini Eshâbına tefsîr<br />

etdiğini, (Hadîka), dil âfetlerini anlatırken yazmakdadır. Resûlullahın Kur’ân-ı<br />

kerîme verdiği ma’nâları, açıklamalarını anlamak istiyen, bir mezheb imâmının kitâblarını<br />

okur, bunlara uyar. Bu kitâbları okuyup, bunlara uyan kimse, o mezhebden<br />

olur. Bu ise, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Kur’ân-ı kerîme uymak<br />

demekdir. Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân”, Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

işitdiklerine uyardı. Kendi talebelerinden birine uymağa, ya’nî dört mezhebden<br />

birinde olmalarına lüzûm yokdu. Onların herbiri bütün bilgileri asl kaynağından<br />

alıyordu. Birbirlerine sorarak da öğreniyorlardı. Hepsi, mezheb imâmlarından<br />

dahâ çok âlim ve dahâ yüksek müctehid idiler. Mezheb sâhibi idiler.<br />

Bir sahîfede, (İctihâdlar fikr ve kanâ’atdır. Elimizdeki kitâblar, mezheb kitâblarıdır,<br />

din kitâbı değildir. Türkiyede, türkce din kitâbı olmadığından, bu kitâbı yazdım)<br />

diyor. Kendini müctehid sanıyor. Ömer Rıza Doğrulun, bu kitâba bir önsöz<br />

yazarak, ballandıra ballandıra medh etdiğini gördük. Bu önsözde diyor ki: (Asrın<br />

ihtiyâclarını, kıyâs yolu ile dinden değil, medeniyyetin terakkî hamlelerinden<br />

beklemek gerekdir. Kıyâs, Kitâb ve sünnet ile alâkası olmıyan, dînin asl kaynaklarına<br />

dayanmıyan, fekat herşeyi dîne dayamak istiyen müctehidlerin îcâdıdır...)<br />

Bu sözleri, kendisinin de, ehl-i sünnet olmadığını, dîni, kıyâsı ve ictihâdı anlamamış<br />

olduğunu göstermekdedir. Din âlimlerine dil uzatanlar, bunların bilgilerine erişemiyenlerdir.<br />

(Redd-ül-muhtâr) birinci cild, üçyüzdoksanaltıncı sahîfede, (Dörtyüz<br />

[400] hicrî senesinden sonra kıyâs yapacak âlim yetişmedi) diyor. (Mîzân-ülkübrâ)nın<br />

birinci cüz’, kırkikinci sahîfesinde, (Dört mezheb imâmından sonra, hiçbir<br />

âlim, mutlak müctehid olduğunu söylemedi. Mezhebde müctehidler yetişdi.<br />

Evet, Kur’ân-ı kerîmdeki bilgiler, hükmler sonsuzdur. Fekat, kıyâmete kadar,<br />

bütün insanlara lâzım olacak ahkâmı, dört imâm anlamış, kitâblara yazılmışdır. Şimdi,<br />

bir kimse, Kitâbdan ve sünnetden ahkâm çıkarabilirim derse, dört mezhebden<br />

birinde bulunmıyan yeni bir hükm çıkarmasını isteriz. Bunu yapamaz!) diyor.<br />

Bunlar (El-Besâir li-münkir-it-tevessül-i bi-ehl-il-mekâbir) ve (Et-Tevessülü bin<br />

Nebî ve bis-Sâlihîn) ve (Üsûl-ül-erbe’a) kitâblarında dahâ uzun yazılıdır. Bu üç kitâbı,<br />

(Hakîkat Kitâbevi) ofset yolu ile basdırmışdır. Birinci kitâbda, Muhammed<br />

bin Abdülvehhâbın (Keşf-üş-şübühât) kitâbından parçalar yazılarak, hepsine cevâblar<br />

verilmişdir. Bu kitâb arabîdir. (Et-Tevessülü bin Nebî) kitâbı, Ebû Hâmid<br />

bin Merzûkînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” Şâmda basılmış olan (Berâet-ül-eş’ariyyîn)<br />

kitâbının kısaltılmışıdır.<br />

Seyyid Ahmed Tahtâvînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Dürr-ül-muhtâr) hâşiyesinin<br />

Zebâyıh kısmında diyor ki, (Bugün her müslimânın dört mezhebden birinde<br />

bulunması vâcibdir. Dört mezhebden birinde bulunmıyan kimse, (Ehl-i sünnet)den<br />

ayrılmış olur. Ehl-i sünnet olmıyan da sapık veyâ kâfir olur). Vehhâbîliği<br />

temelinden çürüten (El-Besâir) ve (El-müstened) ve (Seyfül-ebrâr) kitâbları da<br />

böyle yazıyor ve bunu (İhyâ-ül-ulûm)dan aldıklarını bildiriyor. Son iki kitâb da,<br />

Hindistânda yazılmış, (Hakîkat Kitâbevi) tarafından ikinci baskıları yapılmışdır.<br />

Biz, Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri anlayacak kadar bilgili değiliz. Biz,<br />

– 468 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!