22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

e göre, bu dört rek’at nâfile olur. Müstehâb olur. Kılmak lâzım olmaz ise de, kılmamalı<br />

diyen olmamışdır. Kılmak iyi olur).<br />

(Fetâvâ-i Hindiyye)de diyor ki, (Köle, kadın, müsâfir ve hastanın Cum’a nemâzı<br />

kılmaları farz değildir. Hutbe dinliyenin en az bir erkek olması lâzımdır. Dinliyen<br />

hiç yoksa yâhud yalnız kadınlar dinlerse, hutbe câiz olmaz. Cemâ’atin en az<br />

üç erkek olması ve bunların imâm olabilecek kimseler olmaları şartdır. Kadın ve<br />

çocuk olurlarsa, Cum’a nemâzı sahîh olmaz).<br />

4. cü şart, vakt içinde hutbe okumakdır. Hutbeden sonra, nemâz kıldırmak<br />

için, hutbeyi dinleyenlerden birini vekîl edebilir. Hutbeyi dinlemeyen kıldıramaz.<br />

Âlimlerimiz, Cum’a hutbesini okumak, nemâza dururken, (Allahü ekber) demek<br />

gibidir, dedi. Ya’nî, ikisini de, yalnız arabca okumak lâzımdır. Fârisî okumak<br />

da olur veyâ her dil ile okumak câizdir diyenler de oldu ise de, bu âlimlere göre<br />

tahrîmen mekrûh olur. Hatîbin, hutbede emr-i ma’rûfdan başka şeyleri, arabca bile<br />

söylemesi mekrûhdur. Hatîb efendi, içinden E’ûzü okuyup, sonra yüksek sesle,<br />

hamd ve senâ ve kelime-i şehâdet, salât-ü selâm okur. Sonra va’z, ya’nî sevâba<br />

ve azâba sebeb olan şeyleri hâtırlatır ve âyet-i kerîme okur. Oturup kalkar. İkinci<br />

hutbede, va’z yerine, mü’minlere düâ eder. Dört halîfenin ismlerini söylemesi<br />

lâzımdır, müstehabdır. Sultânın, hükûmet adamlarının adlarını söylemesi câiz<br />

değildir. Bunları, kendilerinde olmıyan sıfatlarla medh etmesi harâmdır. Adâlet<br />

ve ihsân etmeleri ve düşmanlara gâlib olmaları için, bunlara düâ câiz olur denildi<br />

ise de, düâ ederken, küfre ve harâma sebeb olacak şey söylememelidir. Hutbeye<br />

dünyâ sözü karışdırmak harâmdır. Hutbeyi, nutuk, konferans şekline sokmamalıdır.<br />

Zâlim kimseleri, âdil diye medh eden, din düşmanlarının ölüsüne, dirisine<br />

düâ eden, kâfir olur. Müslimânı da, yalan sözlerle medh etmek harâmdır. Hutbede<br />

va’z söylemesi demek, emr-i bil-ma’rûf ve nehy-i anil-münker bildirmesi demekdir.<br />

Hikâye, siyâset, ticâret ve başka dünyâ işlerini anlatmak demek değildir.<br />

[Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Bir zemân gelecek<br />

maymun sıfatlı, insan sûretli kimseler, minbere çıkıp, sizlere, din aleyhindeki sözleri,<br />

dinsizliği, din diye söyliyeceklerdir).] Hatîb efendiler, vâ’ızler, bu hadîs-i şerîfde<br />

bildirilen kimselerden olmamağa, dinsizliğe âlet olmamağa dikkat etmelidir.<br />

Müslimânlar, böyle kimselerin hutbelerini, va’zlarını dinlememelidir. (Nûr-ülîzâh<br />

Tahtâvî şerhi) ikiyüzseksenbirinci sahîfede, (Hutbeyi kısa okumak sünnetdir,<br />

uzun okumak mekrûhdur) buyurmakdadır.<br />

İbni Âbidîn hutbeyi ve iftitâh tekbîrini ve nemâzda düâyı anlatırken buyuruyor<br />

ki, (Hutbeyi, arabîden başka lisân ile okumak, nemâza dururken, başka dil ile iftitâh<br />

tekbîri almak gibidir. Bu ise, nemâzdaki diğer zikrler gibidir. Nemâz içindeki<br />

zikrleri ve düâyı arabîden gayrı söylemek ise, tahrîmen mekrûhdur. Hazret-i<br />

Ömer yasak etmişdir). Nemâzın vâciblerini anlatırken diyor ki, (Tahrîmen mekrûh<br />

işlemek, küçük günâh olur. Buna devâm edenin adâleti gider). (Tahtâvî)de diyor<br />

ki, (Küçük günâha devâm eden de fâsık olur. Fâsık olan veyâ bid’at işliyen<br />

imâmların arkasında nemâz kılmamalı, başka câmi’de kılmalıdır). Eshâb-ı kirâm<br />

ve Tâbi’în-i ızâm, Asyada ve Afrikada, hutbeleri hep arabî okudu. Çünki, başka<br />

dil ile okumak, bid’at ve mekrûh olur. Hâlbuki, dinliyenler arabî bilmiyor, hutbeleri<br />

anlamıyorlardı. Din bilgileri de yokdu. Onlara öğretmek lâzımdı. Fekat, yine<br />

arabî okudular. Hindistân âlimlerinden Muhammed Viltorînin 1395 [m. 1975]<br />

târîhli (El-edilletül-kavâti’) kitâbında, (Cum’a ve bayram hutbelerinin hepsini veyâ<br />

bir kısmını arabîden başka dil ile okumak bid’atdir. Tahrîmen mekrûhdur.<br />

Hep böyle okuyan imâmın arkasında nemâz kılınmaz) yazılıdır. Bu fetvâ, arabîdir.<br />

1396 [m. 1976] da, İstanbulda basdırılmışdır. Bunun için, Türkiyedeki islâm<br />

âlimleri, altıyüz seneden beri, hutbeleri türkçe okutup, milletin anlamasını çok istediler<br />

ise de, hutbelerin kabûl olmıyacağını düşünerek, buna izn veremediler. Ay-<br />

– 259 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!