22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

16 — FIKH, MEZHEB, İMÂM-I A’ZAM<br />

(Mecmû’a-i Zühdiyye) kitâbının başında diyor ki:<br />

Fıkh kelimesi, arabcada, fekıha yefkahü şeklinde kullanılınca, ya’nî dördüncü<br />

bâbdan olunca, bilmek, anlamak demekdir. Beşinci bâbdan olunca, ahkâm-ı islâmiyyeyi<br />

bilmek, anlamak demekdir. (Ahkâm-ı islâmiyye)yi bildiren ilme (Fıkh ilmi)<br />

adı verildi. Fıkh bilgilerini bilen kimseye (Fakîh) denir. Fıkh ilmi, insanların<br />

yapması ve yapmaması lâzım olan işleri bildirir. Fıkh bilgileri, Kur’ân-ı kerîmden,<br />

hadîs-i şerîflerden, icmâ’-ı ümmetden ve kıyâsdan meydâna gelmekdedir. Fıkh bilgisinin<br />

bu dört kaynağına (Edille-i şer’ıyye) denir. Müctehidler, bu dört kaynakdan<br />

ahkâm çıkarırlarken dört (Mezheb)e ayrılmışlardır. Eshâb-ı kirâma “radıyallahü<br />

teâlâ anhüm ecma’în” ve bunlardan sonraki asrda gelen müctehidlere<br />

(Selef-i sâlihîn) denildiğini, ikinci kısmın dördüncü maddesinde, îmânı anlatırken<br />

bildirmişdim. Selef-i sâlihînin söz birliğine (İcmâ’-ı ümmet) denir. Kur’ân-ı kerîmden<br />

veyâ hadîs-i şerîflerden veyâ icmâ’-ı ümmetden çıkarılan ahkâm-ı islâmiyyeye<br />

(Kıyâs-ı fükahâ) denir. Bir işin, halâl veyâ harâm olduğunu (Kıyâs) yolu ile anlamak<br />

için, halâl veyâ harâm olduğu bilinen başka bir işe benzetilir. Bunun için,<br />

o işi halâl veyâ harâm yapan sebebin, birinci işde de bulunması lâzımdır.<br />

Fıkh ilmini kuran, ilk yapan, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfedir “rahmetullahi teâlâ<br />

aleyh”.<br />

Fıkh ilmi, ya’nî (Ahkâm-ı islâmiyye), dört büyük kısma ayrılır:<br />

1 — (İbâdât) olup beşe ayrılır: Nemâz, oruc, zekât, hac, cihâd. Herbirinin dalları<br />

çokdur. (Dürr-ül-muhtâr)da ve (Redd-ül-muhtâr)da diyor ki, (Cihâd, insanları<br />

islâm dînine çağırmak, kabûl etmiyenlerle [Bu çağırıyı işitmelerine, işitenlerin<br />

îmân etmelerine mâni’ olan zâlimlerin orduları ile] kıtâl, ya’nî harb etmekdir.<br />

[Harbi devlet yapar. Devletin ordusu yapar.] Harb edenlere [ya’nî devlete, orduya]<br />

mal ile, fikr [söz ve yazı] ile ve sayılarını artdırmak ile ve tedâvîleri ile [ve düâ<br />

ederek] yardım etmek de cihâddır. Hadîs-i şerîfde, (Kâfirlere karşı malınızla, cânınızla<br />

ve dilinizle cihâd ediniz!) buyuruldu. [Birinci kısmda, onsekizinci maddeyi<br />

okuyunuz!]. Sulh zemânında hudûd başında beklemek, harb vâsıtalarını kullanmasını<br />

ve bunun için lâzım olan fen bilgilerini öğrenmek de cihâddır. Müslimânların<br />

böyle cihâd etmeleri farz-ı kifâyedir. Düşman hücûm etdiği zemân, kadın, çocuk<br />

herkese, ya’nî yakın olanlara, eğer bunların da gücü yetişmezse, uzakda ve dahâ<br />

uzaklarda olanlara da (Farz-ı ayn) olur. [(İbn-i Âbidîn) “rahmetullahi teâlâ<br />

aleyh” beşinci cild, ikiyüzyetmişikinci sahîfede diyor ki, (Kadınlar cihâda mestûre<br />

olarak ve zevci veyâ mahremi ile gider).] [Cihâd yapan devlete] yardım etmiyenler<br />

günâha girer. Hücûm edince öldürüleceğini, hücûm etmezse esîr olacağını<br />

anlıyan, harb etmez. Fekat, düşmanlara zarar, müslimânlara fâide mevcûd olunca,<br />

[fedâi olarak çıkıp] hücûm etmesi iyi olur. Fâsık müslimânlara (Nehy-i anilmünker)<br />

yapmak [zararlarına mâni’ olmak] böyle değildir. Nasîhat ile ve zor ile mâni’<br />

olmaları vâcib olanların, [din adamlarının ve diğer vazîfelilerin] fâidesi olmasa da,<br />

öldürüleceğini bilse de, mâni’ olmaları câiz olur. Fitneye sebeb olunca câiz olmaz.<br />

Kumandan kâfir şehrini muhâsara edince, önce islâma da’vet olunur. Kabûl ederlerse,<br />

müslimânlar ile kardeş olurlar. Kabûl etmezlerse, cizye denilen vergiyi verip<br />

(Zimmî) olmaları istenir. Cizye, cezâ, karşılık demekdir. Ölümden kurtulma ve mallarını,<br />

canlarını, her dürlü haklarını koruma karşılığında, kâfirlerin devlete verecekleri<br />

paradır. İki dürlü cizye vardır: Birincisi, kâfirlerle sulh yaparken, karârlaşdırılan<br />

mikdârdır. Bu mikdâr, sonradan hiç değişdirilemez. Cizyenin ikincisi, her ay<br />

sonunda, fakîrlerden bir dirhem gümüş alınır [ki, yarım gram altın değerindedir].<br />

Orta hâllilerden iki dirhem, zenginlerden dört dirhem alınır. Çalışamıyandan ve<br />

senenin yarısından fazla hasta olandan birşey alınmaz. Senede onbin dirhemden<br />

fazla geliri olana zengin denir. İkiyüz dirhemden fazla kazanan orta hâllidir. Ço-<br />

– 437 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!