22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

laşılsa, zararı olmaz. Ya’nî kabûl olur. (Nehr-ül-Fâik)da diyor ki, (Zekât verilecek<br />

olan kimse, fakîrler arasında bulunuyor ve onlar gibi ise yâhud fakîr olduğunu söyleyip,<br />

zekât istemiş ise, bu kimsenin zekât almağa hakkı olup olmadığını araşdırmağa<br />

lüzûm yokdur. Buna zekât verince, soruşdurarak, araşdırarak vermiş sayılır).<br />

Abdülkâdir Gazzî “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Eşbâh hâşiyesi)nde diyor ki,<br />

(Debbûsînin (Mültekıt)de bildirdiği gibi, vasîsi bulunduğu yetîme, zekât olarak giyecek<br />

ve yiyecek vermek câizdir. Çünki, yetîm onun ıyâli, evlâdı gibidir). Vasîsinin,<br />

zekât malı ile yetîme lüzûmlu şeyleri alıp buna vermek hakkı vardır. Yetîm,<br />

alış verişi anlıyacak kadar akllı ise, giyeceği ve yiyeceği, çocuğun eline vermek lâzımdır.<br />

Fakîrin, hiç olmazsa, bir günlük ihtiyâcını karşılayacak kadar vermek müstehabdır.<br />

Borcu olmıyan ve çoluk çocuğu bulunmıyan fakîre, nisâb mikdârı veyâ malını<br />

nisâb mikdârına temâmlıyacak kadar zekât vermek mekrûhdur. Çoluk çocuğu<br />

olan fakîre, bunların herbirine bölünce, nisâb mikdârı düşmiyecek kadar, çok<br />

zekât vermek câizdir. Zekâtı, fakîr olan kardeşe ve hala, amca, dayı ve teyze gibi<br />

yakın akrabâya vermek dahâ sevâbdır. Yakınları muhtâc iken, başkalarına verirse,<br />

sevâbı olmaz [İmdâd]. Zî-rahm mahrem olan akrabâsına nafaka vermesine mahkemece<br />

hükm olunan kimsenin zekât niyyeti ile, zekât malından nafaka vermesi<br />

câizdir. Zekâtı başka şehre göndermek mekrûh ise de, akrabâya vermek için veyâ<br />

kendi şehrinde fakîr müslimân bulamazsa, başka şehre göndermek câizdir.<br />

Zekâtı, borcu olana vermek, fakîre vermekden dahâ iyi olduğu (Bezzâziyye) fetvâsında<br />

yazılıdır. Malını isrâf edene, harâmda kullanana zekât vermek lâyık olmadığı<br />

(Dürr-i Yektâ)da yazılıdır.<br />

Zenginin vekîli, zekâtı, zenginin emr etdiği kimseye verir. Başkasına veremez.<br />

Başkasına verirse veyâ gayb ederse, öder. Vasıyyet de böyledir. Emr olunan fakîre<br />

verilir. Zengin, vekîline, dilediğine ver derse, vekîl kendi fakîr olan çocuğuna<br />

ve zevcesine de verebilir. Kendi fakîr ise, kendi de alabilir. Hâlbuki, nezr böyle değildir.<br />

Vekîl, adak sâhibinin emr etdiğinden başkasına da verebilir. İbni Âbidîn,<br />

bu satırları açıklarken, onikinci sahîfe başında buyuruyor ki, (Vekîl zenginden aldığı<br />

altın ve gümüş yerine, kendi altın ve gümüşünü fakîre verip sonra zenginin verdiğini,<br />

kendi kullanması câizdir. Fekat, zenginin parasını önce kendi kullanıp, sonra<br />

kendi parasından zekâtı verirse, câiz olmaz. Kendi için sadaka vermiş olur. Zekâtı,<br />

zengine öder. Nafaka vermek, satın almak, borc ödemek için aldığı parayı kullanan<br />

vekîl de böyledir. Görülüyor ki, zekâtı kendi malından ayırıp vermek şart<br />

değildir. Zenginin vekîli, zekâtı vermek için, izn almadan bir başkasını da vekîl edebilir).<br />

Zekât ayrılmakla verilmiş olmaz. Ayrılan zekât, kendinde veyâ vekîlinde iken<br />

gayb olursa, tekrâr ayırıp vermesi lâzımdır. Vekîli gayb edince, öder. (Âmil)in veyâ<br />

fakîr vekîlinin gayb etdikleri zekâtı tekrâr vermek lâzım olmaz. Vekîl fakîre öder.<br />

(Âmil), hem (Sâ’î), hem de (Âşir) demekdir.<br />

Meyyit kefenlemek ve câmi’ yapmak, cihâd edenlere yardım etmek için, kâğıd<br />

para zekâtını anlatırken bildirdiğimiz gibi, fakîrler, zekâtlarını alması ve bildirdiği<br />

yere vermesi için, güvenilen birini vekîl ederler. Bu vekîl, fakîrler için zekâtları<br />

alır. Fakîrlerin emr etmiş olduğu yere verir. Hayr cem’ıyyetlerine zekât vermek<br />

için de, böyle yapılır. Vekîlin zekâtı alırken ve verirken, birşey söylemesi lâzım değildir.<br />

Yalnız, vekîl eden fakîrlerin, zekât alabilecek müslimân olmaları lâzımdır.<br />

Zekâtı kâğıd para olarak verebilmek için de, böyle yapılacağını yukarıda bildirmişdik.<br />

Alacaklarını ve malını eline geçiremeyen, elindeki bononun ödeme zemânı<br />

gelmeyen zengin kimse, fâizsiz ödünç veren bulamazsa, ihtiyâcı kadar, zekât alabilir.<br />

Malına kavuşduğu zemân, almış olduğu zekâtı, fakîrlere dağıtmaz. Hâlbuki<br />

– 308 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!