22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

hüdde oturmak, tehıyyât ve salevât okumak ve ikinci selâm sünnetdir. Sabâh<br />

ikinci rek’atde sessiz kunût okumak, teşehhüdde şehâdet parmağı kaldırmak<br />

müstehabdır. Sünneti unutunca, secde-i sehv lâzım olur. Bayram ve cenâze nemâzları<br />

sünnetdir. Fâsık, imâm olamaz. Başka mezhebdeki imâma ve özrlü olan imâma<br />

uymak câizdir.<br />

Mâlikîde sefer mesâfesi, şâfi’îde olduğu gibi, seksen kilometredir. Günâh olmıyan<br />

seferde dört rek’at farzları iki kılmak sünnetdir. Dört gün kalmağa niyyet etdiği<br />

mahalde mukîm olur. Müsâfir ile mukîmin birbirlerine imâm olmaları mekrûhdur.<br />

Mâlikîyi taklîd eden hanefî müsâfir ile mukîm, birbirlerine imâm olurlar.<br />

İki nemâzı cem’ etmemek efdaldir. Vitr nemâzı ve bayramda onbeş nemâzın farzından<br />

sonra tekbîr-i teşrîk sünnetdir.) Bir ibâdeti yaparken, başka bir mezhebi<br />

taklîd etmek, kendi mezhebinden ayrılmak değildir. O mezhebin, farzlarına ve müfsidlerine<br />

tâbi’ olmak demekdir. Vâciblerde, mekrûhlarda ve sünnetlerde, kendi<br />

mezhebine uyar. Meselâ, mâlikîyi taklîd eden hanefî müsâfirin, dört gün kalmağa<br />

niyyet etdiği yerde, farzları dört rek’at kılması farz olduğu için, dört kılar.<br />

Mukîm olana uyması veyâ imâm olması, mâlikîde mekrûh, hanefîde sünnet olduğu<br />

için, kendi mezhebine uyarak, cemâ’at ile kılabilir. Bir ibâdeti yaparken, başka<br />

mezhebi taklîd etmek için, kendi mezhebine göre yapmakda harac, meşakkat<br />

bulunması lâzımdır. Meşakkat, zorluk yok iken, taklîd edilmez.]<br />

Diş kaplatmış veyâ doldurtmuş olanların guslde ve abdestde ve nemâz kılarken<br />

mâlikî veyâ şâfi’î mezhebini taklîd etmeleri takvâ değildir. Mezheb taklîdi fetvâ<br />

yoludur, kurtuluş çâresidir. Dinde meşakkat yokdur, kolaylık vardır gibi sözleri<br />

zındıklar, silâh olarak kullanarak, birçok farzları terketmekdedir. Bu sözün doğrusu,<br />

Allahü teâlânın bütün emrlerini yapmak kolaydır, zor birşey emr etmemişdir,<br />

demekdir. Yoksa, îmânı za’îf olanların dediği gibi, nefse güç gelen şeyleri, Allahü<br />

teâlâ afv eder. Herkes kolayına geleni yapmalıdır. O rahîmdir, hepsini kabûl<br />

eder, demek değildir. Diş için, mâlikî veyâ şâfi’îyi taklîd etmek meşakkat değildir.<br />

Dartr veyâ Kefeki denilen ve dişlerin dibinde hâsıl olan kireçlenmeler, salgılardan,<br />

kendiliklerinden hâsıl oldukları için ve buna mâni’ olan çâre, ilâc bulunmadığı<br />

için, bunların mevcûd olmasında zarûret vardır. İzâle edilmesinde harac olanlar,<br />

derideki çıbanın, yaranın üstündeki zar, kabuk gibi olup, altlarını yıkamak, dört<br />

mezhebde de lâzım olmaz. Bunun için, başka mezhebi taklîd lâzım olmaz.<br />

(Diş kaplatma ve dolgu meselesi hâl olmuş, câiz olduğuna fetvâ verilmişdir. Zararı<br />

olmadığı bildirilmişdir) diyorlar. İttihâdcılar zemânında din işlerine karışan<br />

siyâset adamlarının, sarıklı masonların, din büyüklerini kötülemek, din bilgilerini<br />

bozmak için söyledikleri, yazdıkları yıkıcı propagandalara fetvâ diyorlar. 1329<br />

[m. 1911] senesinde İstanbulda ikinci baskısı yapılan (Mecmû’a-i cedîde) adındaki<br />

fetvâ kitâbında (Diş çukuru doldurulmuş kimse, gusl ederken, diş çukuruna su<br />

vâsıl olmasa, bu vechle gusl zarûret olsa, gusl câiz olur) demekdedir. Bu fetvâyı 113.<br />

ncü şeyh-ul-islâm Hasen Hayrullah efendinin verdiği bildirilmekdedir. Hâlbuki,<br />

bu kitâbın [1299] daki birinci baskısında bu fetvâ yazılı değildir. Hayrullah efendi<br />

ise, ikinci def’a olarak 18 Rebî-ul-evvel 1293 ve 11 Mayıs 1876 da Şeyh-ul-islâm<br />

olmuş ve 15 Receb 1294 ve 26 Aralık 1877 de ayrılmışdır. Böyle fetvâsı olsaydı, kitâbın<br />

birinci baskısında bulunması lâzımdı. İkinci baskının önsözünde (Birinci baskıda<br />

bulunmıyan birkaç fetvâyı, zemânımız şeyh-ul-islâmı Mûsâ Kâzım efendinin<br />

emri ile biz ekledik) demekdedir. Her fetvânın sonunda, buna kaynak olan fıkh kitâbının<br />

adı ve bildirdiği şey yazılı olduğu hâlde, diş fetvâsı için böyle bir kaynak<br />

bildirilmemişdir. Müslimânları yanlış yola sürüklemek için, sinsice hâzırlanmış böyle<br />

yeni türeyen yazıları, fetvâ zan ederek aldanmamalı, îmânı, ibâdetleri bozmamalı,<br />

uyanık olmalıyız.<br />

Biz, diş kaplatanların, dolduranların gusl abdestlerinin ve nemâzlarının sahîh<br />

olmıyacağını anlatmak istemiyoruz. Dişlerini kaplatmış veyâ doldurtmuş olan<br />

– 147 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!