22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

şünürsek, bunların gönül dediğimiz kalb latîfesi değişmemekde, kalbinde ve rûhunda<br />

bir değişiklik olmamakdadır. Yürek veyâ başka bir organ takılan kimse gençleşmez.<br />

Yaşı ilerlemesine devâm eder.]<br />

Elektrik, bakır tel ile iletiliyor. Radyo vericisi ile alıcısı, birbirine elektromanyetik<br />

titreşimlerle bağlanıyor. Kalbleri birbirine bağlıyan bağın da, muhabbet olduğu<br />

(Mektûbât)ın dördüncü cildinin yirmibirinci mektûbunda yazılıdır. Bir insan,<br />

bir Velîyi görüp konuşarak veyâ kitâblarını okuyarak, onun islâmiyyete tâm bağlı<br />

olduğunu, deryâ gibi ilm sâhibi olduğunu, güzel ahlâkını, herkese iyilik yapdığını<br />

anlayıp sever. Resûlullahı çok sevdiği için, Onun izinde bulunanı da sever. Fekat,<br />

bu güzel sıfatları sevmesi yetişmez. Bu sıfatların sâhibini iyi tanıyıp sevmesi<br />

lâzımdır. Çünki, bu sıfatlar münâfıklarda, kâfirlerde, masonlarda da görülebilir.<br />

Bunun için, mürşid olduğunu anlayıp, onu görmekden ve kendini göremeyince, şeklini,<br />

sûretini kalbine, hayâline getirmekden zevk almak lâzımdır. Bu hâle (Râbıta)<br />

yapmak denir. Ona her zemân râbıta yaparak, görmüş gibi olur. His uzvlarına<br />

te’sîr eden herşey kalbe de te’sîr eder. Güzel birşeyi görmek kalbe te’sîr etdiği gibi,<br />

o şeyi düşünmek de kalbe te’sîr eder. Ya’nî, (Râbıta) yapmak, yanında bulunmak<br />

gibi olur. Ne kadar çok sevişirlerse, o kadar çok feyz alır. Ubeydüllah-ı Ahrâr,<br />

(Kalbi, mala, mülke ve her çeşid dünyâ işlerine bağlamak suç olmuyor da, bir<br />

mü’mine bağlamak niçin suç olsun?) buyurmuşdur.<br />

Güneşin karşısına bir ayna koyalım. Bu ayna karşısına, ikinci bir ayna, bunun<br />

karşısına da üçüncü bir ayna, bunun karşısına dördüncü, böylece otuzuncu aynaya<br />

bakınca, güneş bu aynada görünür. Çünki, her ayna birbirine güneşi göstermekdedir.<br />

Bunun gibi, Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” hepsinin kalbi, Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek kalbinden saçılan nûrların te’sîri ile, ayna<br />

gibi cilâlandı. Çünki Onu, çok, pekçok seviyorlardı. Onun güzel ahlâkını, tatlı<br />

sözlerini ve mu’cizelerini ve nûrlu yüzünü görerek, kendisine âşık olmuşlardı. Her<br />

işlerinde Onun gibi olmağa çalışıyorlardı. Herbiri, canını, Onun bir işâreti ile fedâ<br />

ediyordu. Onu iyi anlayıp, çok severek ve sohbetinde bulunarak, bol bol aldıkları<br />

nûrları, kendilerine âşık olan, bağlanan genç kalblere yayıp, bunları temizlediler.<br />

Bu nûrlar, bu kalblerden de, bunlara bağlanan başka gençlerin kalbine geldi.<br />

Böylece, binüçyüz sene kadar, aynı nûrlar, Evliyânın kalbinden saçılarak, her<br />

asrda, bu kalblere bağlanan kalbleri temizleyip ayna gibi yapdılar. Ya’nî, kalb gözleri<br />

açıldı. Bu se’âdete kavuşan bahtiyârlara, (Velî), (Evliyâ) denildi. Evliyânın büyüklerinden,<br />

zemânının kutbu, Mazher-i Cân-ı Cânân buyuruyor ki, (Bütün kazanclarıma,<br />

mürşidlerimi çok sevmekle kavuşdum. Se’âdetlerin anahtarı, Allahü teâlânın<br />

sevdiklerini sevmekdir). Alî Râmîtenî “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” hazretleri<br />

buyurdu ki, (Allah adamlarının kalbleri, Hakkın nazargâhıdır. O kalblere<br />

girmiş olanlara da, o nazardan nasîb erişir.)<br />

Kalb, hem nefse, hem his uzvlarına bağlıdır. His uzvları ne ile meşgûl olursa, kalb<br />

ona bağlanır. İnsan güzel bir şeyi görünce, güzel bir ses duyunca, tatlı birşey alınca,<br />

kalb bunlara bağlanır. Bu sevgi insanın elinde olmaz. İnsan güzel birşey okuyunca,<br />

kalb, bunların ma’nâlarına, yazarına bağlanır. Güzel, tatlı demek, kalbe güzel,<br />

tatlı gelen şey demekdir. İnsan, çok def’a hakîkî güzelliği anlıyamaz. Nefse güzel<br />

gelen ile, kalbe güzel geleni birbiri ile karışdırır. Kalb kuvvetli ise, hakîkî güzelliği<br />

anlayıp, onu sever, bağlanır. Âyet-i kerîmeler, hadîs-i şerîfler, Evliyânın sözleri,<br />

düâ, tesbîh gibi kıymetli şeyler, aslında güzeldir. Çok tatlıdır. Kalbin nefse bağlılığı<br />

azalınca ve nefsin elinden kurtulunca, bunları okuduğu, duyduğu zemân, bunların<br />

güzelliğini anlar ve bağlanır da, insanın haberi olmaz. Kur’ân-ı kerîm okuyunca<br />

veyâ dinleyince, zikr yapınca, ibâdetleri yapınca, Allahü teâlâyı sever. Kalbi,<br />

nefsin elinden, baskısından kurtarmak için, nefsi ezmek, kalbi uyandırıp kuvvetlendirmek<br />

lâzımdır. Bu da, Resûlullaha uymakla olur. Muhammed aleyhisselâma<br />

uyarak, kalbini nefsinin pençesinden kurtaran bir kimse, bir Velîyi incelerse,<br />

onun Resûlullahın vârisi, Allahın sevgili kulu olduğunu anlar. Allahü teâlâyı<br />

– 1050 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!