22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

nin en asîl, en şerîf, en cemîl, en temiz zâtları idi. Hep azîz, mükerrem ve muhterem<br />

idi. İbrâhîm aleyhisselâmın babası da, böylece, mü’min idi ve fenâ ahlâkdan<br />

ve âdî, çirkin sıfatlardan uzak idi. Kâfir olan Âzer, babası değil, amcası idi.<br />

Âl-i İmrân sûresinin başında bildirildiği üzere, Kur’ân-ı kerîmin âyetleri iki dürlüdür:<br />

Biri, (Muhkemât) olup, ma’nâsı açık, meydânda olan âyetlerdir. İkincisi (Müteşâbihât)<br />

olup, ma’nâsı kapalı olan âyetlerdir. Bunlara görülen, anlaşılan, meşhûr<br />

olan ma’nâyı vermeyip, meşhûr olmıyan ma’nâ verilir. Bunların açık ve meşhûr<br />

ma’nâlarını vermek akla ve islâmiyyete uygun olmazsa, meşhûr olmıyan<br />

ma’nâ vermek, ya’nî (Te’vîl) etmek îcâb eder. Açık ma’nâlarını vermek günâh olur.<br />

Meselâ, tefsîr âlimleri (Yed), ya’nî (el) kelimesine (kudret), gücü yetmek ma’nâsını<br />

vermişlerdir. İşte, bunlar gibi, En’âm sûresinde meâl-i şerîfi, (İbrâhîm “aleyhisselâm”<br />

babası Âzere dediği zemân...) olan yetmişdördüncü âyet-i kerîmesine<br />

de, açık ma’nâsı verilemez. Çünki, Âzer kelimesi, (baba) kelimesinin atf-ı beyânı<br />

olduğu (Beydâvî) “rahmetullahi teâlâ aleyh” tefsîrinde yazılıdır. Bir kimsenin<br />

iki ismi olup, bu iki ism, birlikde söylendiği vakt, birinin meşhûr olmadığı, ikincisinin<br />

meşhûr olduğu anlaşılır. Meşhûr olmıyan birincisindeki kapalılığı açıklamak<br />

için, ikincisi zikr edilir. Bu ikincisine, (Atf-ı beyân) denir. İbrâhîm “aleyhisselâm”<br />

iki kimseye baba demekdedir. Birisi, kendi babası, diğeri, baba dediği başkasıdır.<br />

Îcâz, belâgat ve fesâhat kâ’idelerine göre, âyet-i kerîmenin ma’nâsı (İbrâhîm<br />

“aleyhisselâm”, Âzer olan babasına dediği zemân) demekdir. Böyle olmasaydı,<br />

Kur’ân-ı kerîmde, (Babası Âzere dediği zemân) demeyip, (Âzere dediği zemân)<br />

veyâ (Babasına dediği zemân) demek yetişirdi. Âzer, kendi babası olsaydı, (Babası)<br />

kelimesi fazla olurdu.<br />

Mûsâ aleyhisselâmın dîninin devâm etdiği binsekizyüz sene içinde, Tevrât<br />

âlimlerinin hepsi ve Îsâ aleyhisselâmın havârîleri ve bunlara tâbi’ olan papaslar,<br />

Âzerin asl baba olmayıp, İbrâhîm aleyhisselâmın amcası olduğunu söylemişlerdir.<br />

Tevrât ve İncîlin değişdirilmiyen eski yazmalarından anlaşıldığına göre, İbrâhîm<br />

aleyhisselâmın asl babasının ismi Târuh idi. Ba’zı câhillerin yazdığı gibi, Târuh kelimesi,<br />

Âzer isminin ibrânî karşılığı değildir. Ya’nî, ikisi de, bir adamın ismi değildir.<br />

Kur’ân-ı kerîmde, Tevrât ve İncîle uygun âyet-i kerîmeler çokdur. Hindistândaki<br />

islâm âlimlerinden Rahmetullah efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Beyânül-hak)<br />

kitâbının türkçe tercemesi, otuzuncu sahîfesinde diyor ki, (Nesh, ya’nî Allahü<br />

teâlânın değişdirmesi, yalnız emrlerde ve yasaklarda olur. İmâm-ı Begavî,<br />

(Me’âlim-üt-tenzîl) tefsîrinde: Nesh, kısas ve haberlerde olmaz. [Fen bilgilerinde<br />

ve hesâb ile bulunan bilgilerde de olmaz.] Yalnız, emr ve yasaklarda olur, demekdedir.<br />

Nesh; emr ve yasakları değişdirmek demek değildir. Bunların yürürlük zemânlarının<br />

bitdiğini haber vermek demekdir. Kur’ân-ı kerîm, Tevrâtın ve İncîlin<br />

hepsini değil, birkaç yerini nesh etmiş, yürürlükden kaldırmışdır). [Birinci kısm,<br />

otuzbeşinci maddedeki yirmiikinci mektûbun sonunda da, nesh hakkında bilgi vardır.]<br />

Bu âyet-i kerîmeyi, bu bakımdan da, te’vîl etmek lâzım gelmekdedir.<br />

Bekara sûresinde, Ya’kûb aleyhisselâma, çocuklarının (Ve senin babaların İbrâhîm<br />

ve İsmâ’îl ve İshakın da Rabbi) dedikleri meâlindeki yüzotuzüçüncü âyet-i<br />

kerîmeden, İsmâ’îl aleyhisselâmın, Ya’kûb aleyhisselâmın babası olduğu anlaşılmakdadır.<br />

Hâlbuki, Ya’kûb “aleyhisselâm”, İshak “aleyhisselâm”ın, bu ise, İbrâhîm<br />

“aleyhisselâm”ın oğludur. İshak “aleyhisselâm” da, İsmâ’îl “aleyhisselâm”ın<br />

kardeşidir. Şu hâlde, İsmâ’îl “aleyhisselâm”, Ya’kûb “aleyhisselâm”ın babası değil,<br />

amcasıdır. Demek ki, Kur’ân-ı kerîmde amcaya, baba denilmekdedir. Arabînin<br />

çeşidli lügatlarında, amcalara, baba denildiği, tefsîr kitâblarında, bu âyetin tefsîrinde<br />

yazılıdır. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” bir köylü araba ve<br />

amcası Ebû Tâlib ve Ebû Lehebe ve Abbâsa çok def’a baba dediği, kitâblarda yazılıdır.<br />

Her milletde, her lisânda, her zemân, amcalara, üvey baba ve kayın pederlere<br />

ve her hâmî ve yardımcıya baba denilmesi âdet hâlindedir. Hem de, Âzer, İb-<br />

– 389 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!