22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ladılar. İbni Teymiyyeyi Selefiyyeyi yeniden canlandıran bir kahraman, bir müctehid<br />

olarak ortaya koydular. Hâlbuki, Selef-i sâlihînin halefleri olan Ehl-i sünnet<br />

âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, zemânımıza kadar, hattâ bugün bile,<br />

yazdıkları kitâblarında Selef-i sâlihînin mezhebi olan (Ehl-i Sünnet) i’tikâd bilgilerini<br />

savunmuşlar. İbni Teymiyyenin, Şevkânînin ve benzerlerinin Selef-i sâlihînin<br />

yolundan ayrıldıklarını ve müslimânları felâkete ve Cehenneme sürüklediklerini<br />

bildirmişlerdir. (Et-Tevessülü bin Nebî ve bis-Sâlihîn) ve (Ulemâ-ül-müslimîn<br />

vel-muhâlifûn) ve (Şifâ-üs-sikâm) ile bunun ön sözü olan (Tathîrul-füâd mindenis-il-i’tikâd)<br />

kitâblarını okuyanlar, yeni Selefiyye denilen bu inanışları ortaya<br />

çıkaranların, müslimânları felâkete götürdüklerini ve islâm dînini içerden yıkmakda<br />

olduklarını çok iyi anlar.<br />

Son günlerde, ba’zı ağızlardan (Selefiyye) ismi işitilmeye başlandı. Her müslimân<br />

şunu iyi bilmelidir ki, islâmiyyetde (Selefiyye mezhebi) diye birşey yokdur.<br />

İslâmiyyetde yalnız (Selef-i sâlihîn) mezhebi vardır. Selef-i sâlihîn, hadîs-i şerîf ile<br />

medh ve senâ buyurulmuş olan, ilk iki asrın müslimânlarıdır. Üçüncü ve dördüncü<br />

asrlarda gelen islâm âlimlerine (Halef-i sâdıkîn) denir. Bu şerefli insanların i’tikâdına,<br />

(Ehl-i sünnet vel-cemâ’at mezhebi) denir. Bu mezheb, îmân, inanış mezhebidir.<br />

Selef-i sâlihînin, ya’nî Eshâb-ı kirâm ile Tâbi’în-i i’zâmın îmânları hep aynı<br />

idi. İnanışları arasında hiç fark yokdu. Şimdi yer yüzünde bulunan müslimânların<br />

çoğu, Ehl-i sünnet mezhebindedirler. Yetmişiki sapık bid’at fırkalarının<br />

hepsi ikinci asrdan sonra ortaya çıkdı. Bunların bir kısmının kurucuları dahâ önceden<br />

yaşamış iseler de, kitâblarının yazılması ve toplu olarak ortaya çıkmaları ve<br />

Ehl-i sünnete karşı baş kaldırmaları Tâbi’în-i i’zâmdan sonra oldu.<br />

Ehl-i sünnet i’tikâdını ortaya koyan Resûlullahdır “sallallahü aleyhi ve sellem”.<br />

Îmân bilgilerini Eshâb-ı kirâm bu kaynakdan aldılar. Tâbi’în-i i’zâm da bu<br />

bilgilerini, Eshâb-ı kirâmdan öğrendiler. Dahâ sonra gelenler, bunlardan öğrendiler.<br />

Böylece, Ehl-i sünnet bilgileri bizlere nakl ve tevâtür yoluyla geldi. Bu bilgiler<br />

akl ile bulunamaz. Akl bunları değişdiremez. Akl, bunları anlamaya yardımcı<br />

olur. Ya’nî, bunları anlamak, doğruluklarını, kıymetlerini kavramak için akl lâzımdır.<br />

Hadîs âlimlerinin hepsi, Ehl-i sünnet i’tikâdında idiler. Amelde dört mezhebin<br />

imâmları da bu mezhebde idi. İ’tikâdda mezhebimizin iki imâmı olan Mâtürîdî<br />

ve Eş’arî de Ehl-i sünnet mezhebinde idi. Bu her iki imâm, hep bu mezhebi<br />

yaydılar. Sapıklara karşı ve eski yunan felsefesinin bataklıklarına saplanmış olan<br />

maddecilere karşı bu tek mezhebi savundular. Bu iki büyük Ehl-i sünnet âliminin<br />

zemânları aynı ise de, bulundukları yerler birbirinden ayrı ve karşılarındaki saldırganların<br />

düşünüş ve davranışları başka olduğundan, savunma metodları ve<br />

tenkidleri birbirinden farklı olmuş ise de, bu hâl, mezheblerinin ayrı olduğunu göstermez.<br />

Bunlardan sonra gelen yüzbinlerle derin âlim ve velîler, bu iki yüce imâmın<br />

kitâblarını inceliyerek ikisinin de, Ehl-i sünnet mezhebinde olduklarını söz birliği<br />

ile bildirmişlerdir. Ehl-i sünnet âlimleri, ma’nâları açık olan (Nass)ları, zâhirleri<br />

üzere almışlardır. Ya’nî, böyle âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere açık olan<br />

ma’nâları vermişler, zarûret olmadıkça böyle Nassları (te’vîl) etmemişler, bu<br />

ma’nâları değişdirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik hiç yapmamışlardır.<br />

Sapık fırkalardan olanlar ve mezhebsizler ise, yunan felsefecilerinden<br />

ve din düşmanı olan fen taklîdcilerinden işitdiklerine uyarak, îmân bilgilerinde<br />

ve ibâdetlerde değişiklik yapmakdan çekinmemişlerdir.<br />

Misyonerlerin asrlar boyu devâm eden çalışmaları ile ve ingiliz imperatorluğunun<br />

iğrenç siyâseti ve her dürlü maddî güçlerini kullanması ile, islâm dîninin bekçisi,<br />

Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hizmetçisi<br />

olan Osmânlı devleti parçalanınca, mezhebsizler meydânı boş buldular. Bilhâssa,<br />

Ehl-i sünnet âlimlerine söz hakkı tanınmayan memleketlerde, meselâ Sü’ûdî<br />

Arabistânda, şeytânî yalan ve hîlelerle, Ehl-i sünnete saldırmağa, islâmiyyeti<br />

– 492 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!