22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

[Kâdî zâde Ahmed efendinin yazdığı (Âmentü şerhi) kitâbı, ikiyüzdokuzuncu<br />

sahîfede diyor ki, (Cehennemde bir yer vardır ki, Zemherîr derler. Ya’nî, soğuk<br />

Cehennemdir. Soğukluğu pek şiddetlidir. Bir ân dayanılmaz. Kâfirlere, bir soğuk,<br />

bir sıcak, sonra soğuk, sonra sıcak Cehenneme atılarak, azâb yapılacakdır). Cehennemde<br />

soğuk Zemherîr azâbları bulunduğu, (Kimyâ-i se’âdet) kitâbı, dördüncü<br />

rükn, altıncı aslında ve İmâm-ı Muhammed Gazâlînin (Dürret-ül-fâhire) kitâbının<br />

tercemesi olan (Kıyâmet ve Âhıret hâlleri) kitâbının sonunda, (Nefs muhâsebesi)<br />

bahsinde de yazılıdır. Hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmekdedir.<br />

Din câhilleri, islâmiyyete, yalan ve iftirâ ile saldırırken (Peygamberler, hep sıcak<br />

memleketlerde geldiği için, Cehennem azâbının ateş olduğunu söylemişler, hep ateşle<br />

korkutmuşlar. Kutblarda, şimâl soğuk memleketlerde gelselerdi, buz ile azâb yapılacağını<br />

söylerlerdi) diyor. Bunlar, hem çok câhil, hem de ahmak kâfirlerdir.<br />

Zâten Kur’ân-ı kerîmden haberleri olsaydı ve islâm büyüklerinin sözlerini duysalardı<br />

ve biraz aklları olsaydı, hemen müslimân olurlardı. Hiç olmazsa, böyle ulu orta,<br />

yalanları yazmakdan, belki sıkılırlardı. Dînimiz, hem Cehennemde, soğuk azâblar<br />

olduğunu bildiriyor, hem de Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” yalnız sıcak<br />

memleketlere değil, yeryüzünde, sıcak ve soğuk, her memlekete gönderildiğini<br />

haber veriyor. Kur’ân-ı kerîm, Peygamberimize sorulan süâllere, soranların bilgilerine<br />

ve anlayışlarına göre cevâb vermekdedir. Âhıretdeki bilinmiyen varlıkları da,<br />

dünyâda gördüklerine, bildiklerine benzeterek anlatmakdadır. Mekkeliler, kutubları,<br />

buz memleketlerini duymadıkları için, Cehennemin soğuk azâblarını onlara bildirmek,<br />

fâidesiz olurdu. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde bu inceliğe uygun haberlerin<br />

bulunması, şimdiki kâfirlerin dahâ çok sapıtmasına sebeb olmakdadır].<br />

Mü’min ve kâfir, son nefesde belli olur. Birçok kimse, bütün ömrünce kâfir kalıp,<br />

sonunda îmâna kavuşur. Bütün ömrü îmân ile geçip, sonunda tersine dönen de<br />

olur. Kıyâmetde, son nefesdeki hâle bakılır. Yâ Rabbî! Bize doğru yolu gösterdikden,<br />

îmân ile şereflendirdikden sonra, şaşırmakdan, yoldan çıkmakdan koru! Bize<br />

rahmet et, acı! Yol gösteren ancak sensin!<br />

ÎMÂN: Dinden olduğu sözbirliği ile bildirilmiş olan şeylere, kalb ile inanmağa<br />

ve dil ile de îmânını söylemeğe derler. Îmân edilecek şeyler, Allahü teâlânın var<br />

olduğuna, bir olduğuna, kitâblarına, sahîfelere ve Peygamberlere, Meleklere<br />

îmândır. Âhıretde Haşra, Neşre, Cennetde ebedî ni’metlere, Cehennemde ebedî<br />

azâblara, göklerin yarılmasına, yıldızların dağılmasına, arzın parça parça olmasına<br />

inanmakdır. Beş vakt nemâzın farz olduğuna ve bu nemâzların rek’atlarının<br />

adedlerine, malın zekâtını vermek farz olduğuna ve Ramezân-ı şerîf ayında hergün<br />

oruc tutmanın ve gücü yetene, Mekke-i mükerreme şehrine gidip, hac etmenin<br />

farz olduğuna inanmakdır. Şerâb içmenin, [domuz eti yimenin,] haksız yere<br />

adam öldürmenin ve anaya babaya karşı gelmenin ve hırsızlık ve zinâ etmenin ve<br />

yetîm malı yimenin ve fâiz alıp vermenin [ve kadınların açık, çıplak gezmelerinin<br />

ve kumar oynamanın] harâm olduklarına îmân lâzımdır. Îmânı olan bir kimse, büyük<br />

bir günâh işlerse, îmânı gitmez ve kâfir olmaz. Günâha, ya’nî harâma halâl diyen<br />

kâfir olur. Harâm işliyen fâsık olur. Ben elbette mü’minim demelidir. Îmânlı<br />

olduğunu söylemelidir. Mü’minim derken, inşâallah dememelidir. Bundan, şübhe<br />

ma’nâsı çıkabilir. Evet, son nefes için inşâallah denirse de, dememek dahâ iyidir.<br />

Dört halîfenin birbirinden yükseklikleri, hilâfetleri sırası iledir. Çünki, doğru<br />

yolda olan âlimlerin hepsi diyor ki, (Peygamberlerden “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”<br />

sonra, insanların en üstünü, Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” hazretleridir.<br />

Ondan sonra, Ömer-ül-Fârûk “radıyallahü anh” hazretleridir). Efdâl olmak, ya’nî üstünlük,<br />

bu fakîre göre fazîleti, meziyyeti, iyi sıfatları çok olmak değildir. Önce îmâna<br />

gelmek, din için herkesden çok mal vermek ve cânını tehlükelere atmakdır. Ya’nî<br />

dinde, sonra gelenlere, üstâd olmakdır. Sonra gelenler, herşeyi, öncekilerden öğrenir.<br />

Bu üç şartın hepsi, Sıddîk “radıyallahü anh” hazretlerinde toplanmışdır. Herkes-<br />

– 108 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!