22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

masına mâni’ olmaz. Çünki, olgun olan bir ârifin şeklini, görünüşünü, herkes gibi<br />

bırakmışlardır. İnsanlık sıfatlarını, ondan almamışlardır. Böylece, onun kemâlini,<br />

başkalarının gözünden örtmüşlerdir. Dünyânın, tecribe, imtihân yeri olmasını<br />

sağlamışlardır. Doğru yolda olan ile, yoldan çıkan, birbirine karışmakda,<br />

benzemekdedir. Kâmil olan ârifin, görünüşü ve şekli yanında, içi ve özü tıpkı bir<br />

insanın, üzerindeki elbisesine bağlılığı gibidir. İnsanın kıymeti yanında, elbisenin<br />

ne kıymeti vardır? Onun sûretinin, hakîkati yanındaki kıymeti de böyledir. Câhiller,<br />

ârifin sûretini, dağ gibi görür. Kendi hakîkatsiz, özsüz sûretleri, görünüşleri gibi<br />

sanır. Bunun için, bu büyükleri inkâr eder, inanmazlar. Bunlardan istifâde<br />

edemez, mahrûm kalırlar. Allahü teâlâ, doğru yolda gidenlere ve Muhammed Mustafânın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” izine yapışanlara selâmet versin! Âmîn.<br />

[Yukarıdaki mektûb, Vehhâbîlere tam bir cevâb vermekdedir. (Feth-ul-mecîd)<br />

adındaki vehhâbî kitâbının birçok yerinde, meselâ beşyüzüçüncü sahîfesinde,<br />

(Peygamberden, hattâ her diriden istişfâ’ etmek, ya’nî düâ istemek câizdir. Ölüye<br />

de düâ edilir. Fekat ölüden düâ istemek yasak edilmişdir. Allahü teâlâ, (İşitemiyenden<br />

ve cevâb vermiyenden istemek şirk olur!) buyurdu. Ölüler ve uzakda<br />

olanlar işitmezler ve cevâb vermezler. Eshâbdan ve âlimlerden hiçbiri, Peygamberlerin<br />

“aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” kabrine gelip birşey istemediler) diyor.<br />

Bu sözlerin yanlış ve iftirâ olduğu, ikinci kısmın onyedinci maddesinde uzun yazılıdır.<br />

(Kıyâmet ve Âhıret) kitâbının, (Müslimâna nasîhat) kısmında da, misâller<br />

ve vesîkalar ile isbât edilmişdir. Eshâb-ı kirâmın hepsi, bütün Evliyâdan dahâ yüksek<br />

idi. Hepsi, zât-ı ilâhînin sevgisine kavuşmuşdu. Allahü teâlânın kazâ ve kaderinden<br />

râzı idiler. Başlarına gelen acı, sıkıntılı şeylerden de zevk alırlardı. Bunun<br />

için kendilerine sıkıntı veren şeylerden kurtulmak için, ölüden de, diriden de<br />

düâ, şefâ’at istemezlerdi. İbâdete, cihâda, çalışmağa mâni’ olacak hastalıkdan şifâ<br />

için düâ ederlerdi. Hazret-i Ömer, Osmân ve Alî ve Hasen, Hüseyn “radıyallahü<br />

anhüm” şehîd olurlarken, Allahü teâlânın bu takdîrinden zevk aldıkları için, Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek rûhundan yardım istemediler. İsteselerdi,<br />

Resûlullah elbet işitir, düâ ile veyâ kendisi hemen kurtarırdı. Kabrde işitdiğini<br />

hadîs-i şerîfleri bildiriyor. Vefâtından sonraki mu’cizelerini de, Eshâb-ı kirâm<br />

haber veriyor.<br />

Allahü teâlâ, kullarına acıdığı zemân, Peygamberlerini “aleyhimüssalevâtü<br />

vetteslîmât” ve Evliyâsını tanımaları için ve bunlara inanarak, severek, saygı göstererek<br />

feyz almaları, se’âdete kavuşmaları için, mu’cize ve kerâmetler yaratdı. Eshâb<br />

ve Tâbi’în zemânlarında, kalbler temiz, parlak olduğu için, müslimânlar, Evliyâyı<br />

hemen anlıyor, feyz alıyorlardı. Kerâmet yaratılmasına lüzûm kalmıyordu.<br />

Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” zemânından uzaklaşınca, bid’atler,<br />

fısk, fücûr artarak, zulmetleri kalbleri karartdı. Evliyâsını tanıtmak için, bol kerâmetler<br />

yaratdı. Ancak, kullar böylece gafletden uyanıp, Evliyâdan feyz alabildiler.<br />

Bir Velîde kerâmetin çok görülmesi, dahâ yüksek olduğunu bildirmez].<br />

Şunlar kim, burada, gönüller yapar,<br />

zekâtını verir, hem, fakîre bakar.<br />

Alışda-verişde sünnete uyar,<br />

İslâmiyyeti gözeten eller yanar mı?<br />

Hevâ ve hevesden kendini kurtaran,<br />

Allah korkusundan benzi sararan,<br />

Nemâzın dünyâda tadını alan,<br />

Secdeye bükülen beller yanar mı?<br />

– 717 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!