22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

layıp yardım eden Ensârdan, önde olanlardan ve iyilikde bunların izinde gidenlerden<br />

Allahü teâlâ râzıdır. Hepsini sever. Onlar da, Allahü teâlâdan râzıdır. Allahü teâlâ,<br />

Onlara Cenneti hâzırladı. Cennetde sonsuz kalacaklardır) ve Hadîd sûresinin, onuncu<br />

âyetinde meâlen, (Mekke şehri alınmadan önce, din düşmanları ile harb edenler<br />

ve mallarını, Allah yolunda harc edenler ile, Mekke alındıkdan sonra, bunları yapanlar,<br />

müsâvî, eşit değildir. Birinciler elbette dahâ yüksekdir. Allahü teâlâ, hepsine Hüsnâyı,<br />

ya’nî Cenneti söz verdi) buyuruldu. Mekke-i mükerreme şehri alınmadan ve alındıkdan<br />

sonra harb edenler ve mallarını fedâ edenler Cennet ile müjdelenmiş olunca,<br />

mal fedâ etmekde ve cihâd-ı fî sebîlillahda ve muhâcir olmakda hepsinden önde<br />

olan Eshâbın büyükleri için acabâ ne denir? Bunların büyüklüklerinin derecesini kim<br />

anlıyabilir? Bu âyetdeki (müsâvî değildir) kelimesinin, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü<br />

anh” için geldiğini tefsîr kitâbları yazmakdadır. Çünki, mal fedâ etmekde,<br />

cihâd etmekde, öncelerin öncesi odur. Feth sûresi, onsekizinci âyetinde meâlen,<br />

(Ağaç altında, sana söz veren mü’minlerden, Allahü teâlâ elbette râzıdır) buyuruldu.<br />

Muhyissünne imâm-ı Begavî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Me’âlimüttenzîl) ismindeki<br />

tefsîr kitâbında, ma’nâ verirken diyor ki: Câbir bin Abdüllah “radıyallahü anh”<br />

dedi ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden<br />

hiçbiri Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu sözleşmeye, (Bî’at-ür-rıdvân) denir.<br />

Çünki, Allahü teâlâ, bunlardan râzıdır. [Bunlar, bindörtyüz kişi idi. Yedinci senedeki<br />

Hayber gazâsından bir sene evvel, Hudeybiyede (Bî’at-ür-rıdvân) yapıldı ve sekizinci<br />

senede Mekke feth edildi.] Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîfde Cennet ile müjdelenen<br />

kimseye kâfir demek, küfre sebeb olur ve en çirkin şeydir.<br />

Beşinci önsöz — Hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” kâğıd getirmeğe mâni’ olması,<br />

emre uymamak değildi. Böyle şeyden, Allaha sığınırız! Peygamberimizin “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” vezîrleri, yardımcıları, en iyi ahlâk sâhibi idi. Bunlardan<br />

biri, hiç böyle saygısızlık yapar mı? Hattâ, bir kerre veyâ iki kerre sohbetde bulunmakla<br />

şereflenen en aşağı derecedeki Sahâbînin bile, hattâ îmân ile şereflenip,<br />

Ona ümmet olan herhangi bir kimsenin, Onun emrine uymaması düşünülemez. Muhâcirlerin<br />

ve Ensârın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” en büyüklerinden olan<br />

ve en kıymet verdiği yardımcıları bulunan büyükler için böyle şey düşünülebilir mi?<br />

Allahü teâlâ, insâf versin de, din büyüklerine, böyle kötü gözle bakmasınlar. Anlamadan,<br />

dinlemeden, ağızlarına gelenleri söylemesinler.<br />

Hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” maksadı, sormak, anlamak idi. Nitekim, (Sorunuz)<br />

demişdi. Ya’nî kâğıdı elbette istiyorsa, getiriniz demek istedi. Eğer, istemiyorsa,<br />

bu nâzik zemânda, kendisini üzmiyelim demek idi. Çünki, vahy ile ve emr<br />

olarak isteseydi, kâğıdı tekrâr ve ehemmiyyet ile isterdi. Kendisine emr olunan şeyi<br />

yazardı. Peygamberin “aleyhisselâm” vahyi bildirmesi lâzımdır. Kâğıdı istemesi<br />

vahy ile, emr ile olmayıp, ictihâd ve arzû ile birşey yazacak ise, bu nâzik zemân,<br />

buna elverişli olur veyâ olmaz. Vefâtından sonra ümmeti ictihâd edecekdir. Dînin<br />

temeli olan Kur’ân-ı kerîmden, ictihâd ile, emrler çıkaracakdır. Kendisi hayâtda<br />

iken ve vahy gelmekde iken, ümmeti ictihâd etmekde idi. Vefât edip, vahy kesilince,<br />

ilm sâhiblerinin ictihâd etmeleri elbet makbûl olur. Peygamberimiz “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem”, kâğıdı tekrâr ve ehemmiyyet ile istemedi. Hattâ, vaz geçdi.<br />

Böylece, vahy olmadığı anlaşıldı. Sayıklama olup olmadığını anlamak için, duraklamak,<br />

hiç yanlış bir iş değildir. Melekler, Âdem aleyhisselâmın niçin halîfe olduğunu<br />

merâk edip, anlamak istedi. Bekara sûresi, otuzuncu âyetinin, (Yâ Rabbî! Yeryüzünde,<br />

fesâd çıkaracak ve kan dökecek olan kulları mı yaratacaksın? Biz, seni<br />

tesbîh ediyoruz, hamd ediyoruz. Seni her dürlü aybdan, kusûrdan takdîs ediyoruz<br />

dedi) meâl-i şerîfi, bunu bildirmekdedir. Bunun gibi, Zekeriyyâ “aleyhisselâm”,<br />

kendisine, Yahyâ “aleyhissalâtü vesselâm” isminde bir oğul verileceği müjdelendiği<br />

zemân, Meryem sûresi, sekizinci âyetinin meâl-i şerîfinde bildirildiği gibi, (Benim<br />

hiç çocuğum olur mu? Zevcem kısırdır. Ben ise, ihtiyâr oldum) dedi. Meryem<br />

– 507 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!