22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

lay olmasıdır. Âhıretdeki derecelerin yükselmesine de sebeb olur. Dünyâda ne kadar<br />

sıkıntı çekilirse, âhıretde o kadar çok râhatlık olacakdır. Peygamberler “aleyhimüssalevâtü<br />

vetteslîmât”, bu bakımdan da, riyâzât ve mücâhedât çekmişlerdir.<br />

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, riyâzet çekmek ve mubâhları zarûret olduğu kadar<br />

kazanıp kullanmak, ictibâ yolunda şart olmamakla berâber, bunlar iyi ve fâideli<br />

şeylerdir. Fâidelerinin çokluğu düşünülünce zarûrî ve lâzım da diyebiliriz. Yâ<br />

Rabbî! Bizlere acı! İşlerimizin doğru ve fâideli olmasını nasîb eyle! Doğru yolda<br />

olanlara selâm olsun!<br />

61 — İKİNCİ CİLD, 92. ci MEKTÛB<br />

Bu mektûb, Seyyid mîr Muhammed Nu’mâna “kuddise sirruh” yazılmış olup,<br />

Evliyâlık, Allahü teâlâya yakınlık demekdir. Velî olmak için hârikalar ve kerâmetler<br />

şart olmadığı bildirilmekdedir:<br />

Allahü teâlâya hamd olsun. Onun beğendiği insanlara selâmlar olsun! Kardeşim,<br />

çok sevdiğim, Seyyid, mîr Muhammed Nu’mânın âfiyetde olmasına düâ ederim.<br />

Vilâyetin [ya’nî Evliyâlığın] hâsıl olması için, hârikaların, kerâmetlerin meydâna<br />

gelmesi lâzım değildir. Din âlimlerinin hârikalar göstermesi lâzım olmadığı<br />

gibi, Evliyânın da, hârikalar göstermesi şart değildir. Çünki vilâyet [ya’nî Velî olmak],<br />

kurb-i ilâhî [ya’nî Allahü teâlâya yakın olmak] demekdir. Allahü teâlâ, bu<br />

kurbu [ya’nî yakın olmağı] ise, Fenâdan sonra, [ya’nî Allahü teâlâdan başka, herşeyi<br />

unutdukdan sonra], Evliyâsına ihsân eder. Bir kimseye, bu kurb ihsân edilip<br />

de bu dünyâdaki, bilinmiyen şeyler haber verilmiyebilir. Bir başkasına, hem bu verilir,<br />

hem de gaybler bildirilir. Bir üçüncü kimseye ise, kurbdan birşey verilmeyip,<br />

gaybler bildirilir. Üçüncü kimse, istidrâc sâhibidir. Nefsi cilâlandığı için, bilinmiyen<br />

şeyler, kendisine keşf edilmekde, böylece, dalâlet uçurumuna düşürülmekdedir.<br />

Sûre-i Mücâdele, onsekizinci [18] âyet-i kerîmesinin: (Onlar iyi bir iş yapdıklarını<br />

sanıyor. Biliniz ki, çok yalancıdırlar. Şeytân onları aldatmış, yoldan çıkarmışdır.<br />

Allahü teâlâyı o kadar unutdurmuş ki, ne dillerine, ne de gönüllerine getirmezler.<br />

Şeytânın askeri, uşakları olmuşlardır. Biliniz ki, şeytânın gürûhü olan bunlar,<br />

bitmez tükenmez ni’metleri elden kaçırdı. Sonsuz azâblara yakalandı) meâli, böyle<br />

kimselerin hâlini bildirmekdedir. Kurb devleti ile şereflenmiş olan birinci ve ikinci<br />

şahslar Evliyâdır. Gaybdan haber vermek, bunların vilâyetini artdırmaz ve<br />

azaltmaz. İkisi arasındaki fark, kurb derecelerine göredir. Kendine gaybdan birşey<br />

gösterilmiyen Velî, kendine ihsân edilen kurbun üstünlüğü dolayısı ile, dahâ<br />

ileride ve dahâ üstün olur. (Avârif-ül-me’ârif) kitâbının sâhibi Şihâbüddîn Ömer<br />

Sühreverdî “kuddise sirruh”, Evliyânın büyüklerindendir. Velîlerin hepsi, kendisini<br />

sevmekdedir. Kitâbında kerâmetleri, hârikaları anlatdıkdan sonra, buyuruyor<br />

ki: (Evliyâdan, yüksek mertebede bulunan birine, hiçbir kerâmet ve hârika verilmiyebilir.<br />

Çünki, kerâmetler, yakîni [inanmayı] artdırmak için verilir. Yakîn ihsân<br />

edilen birinin kerâmetlere, hârikalara ihtiyâcı olmaz. Bütün bu kerâmetler, Zât-i<br />

ilâhîyi hâtırlamak ile kalbin zînetlenmesinden aşağıda kalır). Sôfiyye-i aliyyenin<br />

büyüklerinden, şeyh-ül-islâm, Hâce Abdüllah-i Ensârî “rahmetullahi aleyh”, (Menâzilüssâyirîn)<br />

kitâbında buyuruyor ki: (Firâset iki dürlüdür: Birincisi, ma’rifet sâhiblerinin<br />

firâseti olup, talebenin isti’dâdını keşf etmek, Allahü teâlânın Evliyâsını<br />

tanımakdır. İkincisi, riyâzet çeken, açlıkla nefslerini parlatanların firâseti<br />

olup, mahlûklara âid gizli şeyleri bilmekdir. İnsanların çoğu, Allahü teâlâyı hâtırlamayıp<br />

gece gündüz dünyâyı düşündüğünden, dünyâ işlerinden, ele geçirmek istedikleri<br />

şeylerden haber verenleri arıyor. Bunları büyük biliyor. Hattâ, bunları Evliyâ,<br />

Allahü teâlâya yakın sanıyorlar. Evliyânın me’ârifine, doğru, ince bilgilerine,<br />

dönüp de bakmıyorlar. Belki, bunlara dil uzatıp, bunlar Allahın sevgili kulu olsaydı,<br />

gayb olan şeylerimizi, gizli düşüncelerimizi bilirlerdi. Bizim hâlimizden haberi<br />

olmıyan bir kimse, mahlûkların üstündeki ince bilgileri hiç anlıyamaz diyerek,<br />

– 749 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!