22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

dülkâdir-i Geylânî “kuddise sirruh”, talebesine ve bütün gençliğe, dîn-i islâmı öğretmek<br />

ve i’tikâdlarını düzeltmek için yazdığı, (Gunyet-üt-tâlibîn) ismindeki kitâbının,<br />

Mısrda [1322] senesi baskısı, seksendördüncü ve türkce tercemesinin İstanbulda<br />

[1303] baskısı yüzondördüncü sahîfelerinden başlıyarak buyuruyor ki:<br />

(Ehl-i sünnete göre, Muhammed aleyhisselâmın ümmeti, başka Peygamberlerin<br />

ümmetlerinden dahâ üstündür. Bu ümmetin de üstünü, Ona îmân ederek mubârek<br />

yüzünü görmekle şereflenen Eshâb-ı kirâmdır ki, hepsi Ona tâbi’ olmuş,<br />

Onun için harb etmiş, Onun uğruna cânlarını, mallarını fedâ etmişdir. Onun emrini<br />

yapmak, birinci vazîfeleri olmuş, herşeyde Onun yardımcısı olmuşlardır. Bu<br />

Eshâbın da en üstünü Hudeybiyede, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile<br />

bî’at edip, Onun için ölmeğe hâzır olduklarını söz veren kahramanlardır. Bunlar,<br />

bindörtyüz kişi idi. Bunların da en üstünü, Bedr muhârebesinde bulunanlardır ki,<br />

bunlar Tâlûtun askeri gibi üçyüzonüç kişi idi. [İmâm-ı Rabbânî (Mektûbât)ının birinci<br />

cüz’ünde de üçyüzonüç mektûb vardır.] Bunların da üstünü, ilk müslimân olan<br />

kırk kişidir ki, kırkıncısı, Ömer “radıyallahü anh”, bunların otuzdördü erkek, altısı<br />

kadındır. Bunların da üstünü (Aşere-i mübeşşere), ya’nî Cennete girecekleri<br />

müjdelenen on kişidir. Bunlar, Ebû Bekr, Ömer, Osmân, Alî, Talha, Zübeyr bin<br />

Avvâm, Abdürrahmân bin Avf, Sa’d ibni Ebî Vakkâs, Sa’îd bin Zeyd, Ebû Ubeyde<br />

bin Cerrâhdır. Bunların da üstünü Hulefâ-i râşidîn, ya’nî dört halîfe olup, bunların<br />

da üstünü Ebû Bekr, sonra Ömer, ondan sonra Osmân, ondan sonra Alîdir<br />

“radıyallahü anhüm ecma’în”. Bu dördünden hazret-i Ebû Bekr, iki sene dört ay,<br />

hazret-i Ömer on sene, hazret-i Osmân oniki sene, hazret-i Alî altı sene Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” halîfesi oldu “radıyallahü anhüm”. Bundan sonra,<br />

hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anh” ondokuz sene ve birkaç ay halîfe oldu.<br />

Ömer “radıyallahü anh”, dahâ önce, bunu Şâma vâlî ta’yîn etmişdi. Orada yirmi<br />

sene vâlîlik etmişdi. Dördünün hilâfeti, bütün Sahâbenin arzûsu ve oy birliği ile ve<br />

her birinin, zemânının en üstünü olması ile idi. Zor ile, kuvvet ile ve kendinden dahâ<br />

üstün olanın hakkını almak sûreti ile değildi. Ebû Bekr-i Sıddîk, Muhâcirlerin<br />

ve Ensârın söz birliği ile halîfe oldu. Şöyle ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

vefât edince, Ensâr-ı kirâm, sizden bir emîr, bizden bir emîr olsun demişdi.<br />

Ömer “radıyallahü anh” ayağa kalkıp, ey Ensâr! Resûlullahın “sallallahü aleyhi<br />

ve sellem” Ebû Bekre, (Eshâbıma imâm ol!) diye emr buyurduğunu unutdunuz mu?<br />

deyince, biliyoruz yâ Ömer, dediler. Hazret-i Ömer, devâm ederek, içinizde Ebû<br />

Bekrden üstünü var mı? dedi. Ensârın hepsi, kendimizi Ebû Bekrden üstün sanmakdan<br />

Allahü teâlâya sığınırız, dedi. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh”: Resûlullahın<br />

“sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ta’yîn etdiği makâmdan Ebû Bekri azl etmeği<br />

hanginiz hoş görür, deyince, bütün Ensâr, hiçbirimiz hoş görmeyiz. Onu azl<br />

etmekden Allahü teâlâya sığınırız, dediler. Muhâcirler ile elbirliği yaparak Ebû Bekri<br />

halîfe yapdılar. Hazret-i Alî ve Zübeyr “radıyallahü anhümâ” da, sonra oraya<br />

geldi. İkisi de halîfeyi kabûl etdi. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”,<br />

üç def’a ayağa kalkıp, (Beni halîfe kabûl etmekden vaz geçeniniz var mı?) dedi.<br />

Önde duranlar arasında bulunan Alî “radıyallahü anh”, ayağa kalkıp, (Hiçbirimiz<br />

vaz geçmeyiz. Vaz geçmeyi hiçbir zemân hâtırımızdan geçirmiyeceğiz. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” seni, hepimizin önüne geçirdi. Kim, seni geriye çekebilir?)<br />

buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîkın “radıyallahü anh” halîfe olmasını istiyerek,<br />

en te’sîrli söz söyliyenin Alî “radıyallahü anh” olduğunu kuvvetli, sağlam<br />

haberlerle anlamış bulunuyoruz. Meselâ, Deve vak’asından sonra, Abdüllah bin<br />

Kevâ’, hazret-i Alîye “radıyallahü anh” gelip, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

hilâfet için, sana birşey söylemedi mi? dedikde: Biz, önce dindeki vazîfemize<br />

bakarız. Dînin direği ise nemâzdır. Allahü teâlânın ve Resûlünün “sallallahü aleyhi<br />

ve sellem”, dinde, bizden beğendikleri şeyleri, dünyâlık olarak beğenir, seçeriz.<br />

Bunun için Ebû Bekri “radıyallahü anh” halîfe yapdık, buyurdu. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” son günlerinde, hasta iken, nemâz kıldırmak için, Ebû<br />

– 510 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!