22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

unlar zemânımıza uymaz diyorlar. Bunlar, kendilerini beğenmiş câhillerdir.<br />

Kur’ân-ı kerîme uyduklarını sanıyorlar. Hâlbuki, nefslerine ve şeytâna uymakdadırlar.<br />

Herkesi de Kur’ândan ve (Buhârî)den ma’nâ çıkarmağa kışkırtıyorlar. Bu<br />

ahmaklara aldanmamalıdır. Her müslimân, (Ehl-i sünnet) i’tikâdında olmalı ve dört<br />

mezhebden birine uymalıdır. Dört mezhebin kolay taraflarını araşdırıp, birbirine<br />

karışdırmağa (Telfîk) denir. Nefse ve şeytâna uyarak, telfîk yapmak yasakdır. [İhtiyâc<br />

olduğu zemân, bir iş için câiz olur.] Din adamı geçinen câhil kimse ile müctehid<br />

olan âlimler arasındaki fark, yer ile gök arası gibidir. Hattâ şeytân ile melek<br />

arasındaki fark gibidir. Fekat, gâfil, ahmak ve nefslerine bağlı olduklarından,<br />

kendilerini âlim, kâmil sanıyorlar. Böyle kimselere zındık denir. Bu zındıkları şeytân<br />

aldatmış olduğundan, müctehidleri taklîd etmek istemiyorlar. Anlıyamıyor ki,<br />

Nass ile açık bildirilmiş şeylerde ictihâd yapılmaz. Bu söz, hiçbir şeyde ictihâd yapılmaz<br />

demek değildir. İctihâdda en ileri giden Ebû Hanîfe hazretleri, za’îf hadîs<br />

ile bildirilen şey üzerinde bile ictihâd yapmazdı. Mezheb imâmlarının hepsi, bir soru<br />

ile karşılaşdıkları zemân, bunun cevâbını, önce Kur’ân-ı kerîmde ararlardı.<br />

Kur’ân-ı kerîmde açıkca bulamazlarsa, hadîs-i şerîflerde ararlardı. Hadîs-i şerîflerde<br />

bulamazlarsa, (İcmâ’-ı ümmet)de ararlardı. İcmâ’da da bulamayınca, bu soruya<br />

benzeyen başka sorunun, Kitâb, sünnet ve icmâ’da bulunan cevâbına (Kıyâs)<br />

ederek, benzeterek, ictihâd edip cevâbını bulurlardı. Bin seneden beri bütün<br />

müslimânlar, âlimler, sâlihler, Velîler, hep bu dört mezhebden birine uydular. Hiçbiri,<br />

kendinin müctehid olduğunu iddi’â etmedi. Yeni türeyen mezhebsiz bir zındıkın<br />

sözüne aldanıp da, mezhebden ayrılmamalıdır. Dört mezhebin hiçbiri,<br />

Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden kıl kadar ayrılmamışdır. Hepsi, müslimânlara,<br />

Kitâb ile sünneti açıklamışlardır. İslâm âlimleri, müslimânların dört mezhebden<br />

birini taklîd etmelerini emr ediyor. Böylece, kâfir olmak veyâ bid’at sâhibi olmak<br />

gibi, iki tehlükeden kurtulmalarını istiyorlar. Çünki, bir câhil, bir mezheb imâmını<br />

“rahmetullahi teâlâ aleyh” taklîd etmezse, delîlsiz kalarak yoldan çıkar.<br />

Hâce Muhammed Pârisâ hazretleri, (Tuhfet-üs-sâlikîn) kitâbında, İmâm-ı Gazâlîden<br />

alarak buyuruyor ki, (Üç kimse, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını anlıyamaz: Birincisi,<br />

arabîyi iyi bilmiyen ve tefsîr okumamış olan câhil. İkincisi, büyük bir günâha<br />

devâm eden fâsık. Üçüncüsü, i’tikâd bilgilerinden birini yanlış anlayıp, anladığına<br />

uymadığı için, hak sözü kabûl etmiyen bid’at sâhibi. [Ehl-i sünnet i’tikâdından<br />

ayrılmak büyük günâhdır. Bunun için bid’at sâhibi olan Kur’ân-ı kerîmin<br />

ma’nâsını anlıyamaz. Çünki bid’atin zulmeti kalbi karartır.]) Görülüyor ki, Ehl-i<br />

sünnet mezhebinde olmıyan, arabîyi çok bilse de, Kur’ân-ı kerîmi doğru anlıyamaz.<br />

Yanlış anladıklarını yazarak, herkesi felâkete sürükler.<br />

Zemânımıza, asrımıza uygun tefsîr lâzımdır sözü de doğru değildir. Tefsîr âlimleri,<br />

Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Eshâbından gelen haberleri<br />

yazarak tefsîr yapdılar. Bunların tefsîrleri her asra uygundur ve kâfîdir. Kur’ân-ı<br />

kerîmin emrleri, her asrdaki her insan için aynıdır. Önceki asrlar için başka, sonraki<br />

asrlar için başka ma’nâsı yokdur. Kur’ân-ı kerîme inanan ve uymak istiyen bir müslimân,<br />

her aradığını, mevcûd tefsîrlerde bulur. İslâmiyyete uymıyan bir zındık, bozuk<br />

isteklerini, bu tefsîrlerde elbet bulamaz. Aklımıza ve asrın isteklerine uygun tefsîr<br />

yapmak câiz değildir. Câhil, ahmak kimseler, kısa aklları ile yeni tefsîr yaparız diyorlar.<br />

Tefsîr yapabilmek için çok şart vardır. Bu şartların başında, (Zemânların en<br />

iyisi, benim zemânımdır. Ondan sonra hayrlısı, benim asrımdan sonra gelen asrdır.<br />

Sonra da, ondan sonra gelen asrdır) hadîs-i şerîfi ile medh olunan asrlarda bulunmak<br />

lâzımdır. [Tefsîr âliminin, nâsih ve mensûh olan âyet-i kerîmeleri de bilmesi lâzımdır.<br />

Kur’ân-ı kerîmde yüzdokuz adet nesh edici âyet bulunduğu, (Hadîka)nın üçyüzellibeşinci<br />

sahîfesinde yazılıdır.] Şimdi, kendi görüşleri ile tefsîr kitâbı yapanlarda<br />

bu şartların hiçbiri yokdur. Fikrleri bozuyor, Ehl-i sünnet âlimlerine karşı geliyorlar.<br />

Ehl-i sünnet olduklarını bildirerek, bozuk inanışlarını her yere yayıyorlar. Ehl-i<br />

– 470 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!