22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

şünmeden, temiz kalb ile söylemezse, yalnız ağız ile söylerse, hiç fâidesi olmaz.<br />

Ağız ile üç kerre söyleyince, temiz kalb de söylemeğe başlar. Günâh işlemekle kararmış<br />

olan kalbin söylemesi için, ağız ile çok söylemek lâzımdır. Nemâz kılmıyanın<br />

ve harâm lokma yiyenin kalbi simsiyâh olur. Böyle kalbler de söylemeğe başlaması<br />

için, ağız ile en az yetmiş kerre söylemelidir.] Duhâ ya’nî kuşluk vakti, hiç olmazsa<br />

iki rek’at nemâz kılmak lâzımdır. Teheccüd ve kuşluk nemâzlarının en çoğu oniki<br />

rek’atdir. [Nâfile nemâzlarda, gece iki rek’atde, gündüz dört rek’atde selâm verilir.]<br />

Her farz nemâzı kılınca, Âyet-el-kürsî okumağa çalışmalıdır. Peygamberimiz<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Farz nemâzlarından sonra Âyet-elkürsî<br />

okuyan kimse ile Cennet arasında, ölümden başka mâni’ yokdur). Beş vakt<br />

nemâzdan sonra, sessizce, otuzüç kerre kelime-i tenzîh (Sübhânallah) ve otuzüç<br />

kerre tahmîd (Elhamdülillah) ve otuzüç def’a tekbîr (Allahü ekber) ve en sonra,<br />

bir kerre (Lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerîke leh, lehülmülkü velehül hamdü yühyî<br />

ve yümît ve hüve alâ külli şey’in kadîr) demelidir ki, hepsi yüz olur.<br />

Hergün ve her gece yüz kerre (Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil’azîm)<br />

demelidir. Çok sevâbdır. Her sabâh bir kerre (Allahümme mâ esbaha bî min ni’metin<br />

ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr)<br />

demeli ve her akşam (Mâ esbaha) yerine (Mâ emsâ) diyerek, hepsini aynen<br />

okumalıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Bu düâyı<br />

gündüz okuyan, o günün şükrünü yapmış olur. Gece okuyunca, o gecenin şükrünü<br />

îfâ etmiş olur). Abdestli okumak şart değildir. Hergün ve her gece okumalıdır.<br />

İslâmın üçüncü şartı, malın zekâtını vermekdir. Zekât vermek, elbette lâzımdır.<br />

Zekâtı seve seve ve islâmiyyetin emr etdiği kimselere vermelidir.<br />

Bütün ni’metlerin, malların hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâ, zenginlere verdiği<br />

ni’metlerin kırkda birini, müslimânların fakîrlerine vermelerini, buna karşılık,<br />

çok sevâb, katkat mükâfât vereceğini [ve zekâtı verilen malı elbette artdırırım ve<br />

hayrlı yerlerde kullanmanızı nasîb ederim. Zekâtı verilmiyen mâlı, derd ile, belâ<br />

ile istemiyerek harc etdiririm, elinizden alır, düşmanlarınıza veririm, siz de bu hâli<br />

görür, kendinizi yer, yanıp kavrulursunuz!] buyurup da, bu kadar az bir şeyi [istediğin<br />

herhangi bir din kardeşine] vermemek, ne büyük insâfsızlık ve inâdcılık olur.<br />

Allahü teâlânın emrlerini yapmamak, hep kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk<br />

olması, islâmiyyete tam inanılmamasıdır. Mü’min olmak için, yalnız kelime-i şehâdeti<br />

[Eşhedü en lâ...] söylemek yetişmez. Münâfıklar [kalbi kâfir olduğu hâlde, müslimân<br />

görünen zındıklar] da bunu söylüyor. Kalbde îmân bulunduğuna alâmet, islâmiyyetin<br />

emrlerini seve seve yapmakdır. Zekât niyyeti ile fakîre bir altın vermek, yüzbin<br />

altın sadaka vermekden dahâ sevâbdır. Çünki, zekât vermek, farzı yapmakdır. Zekât<br />

niyyeti olmadan verilenler ise, nâfile ibâdetdir. Farz ibâdetin yanında nâfile ibâdetlerin<br />

hiç kıymeti yokdur. Deniz yanında, damla kadar bile değildir. Şeytân aldatarak,<br />

kazâları kıldırtmıyor, nâfile kılmağı, [nâfile hacca ve ömreye gitmeği] güzel gösteriyor.<br />

Zekât verdirmeyip, nâfile hayrları, göze güzel gösteriyor. [Sünnetlerin ve nâfilelerin,<br />

söz verilen büyük sevâbları, farz borcu olmıyanlar, kazâlarını ödeyenler içindir.<br />

Kazâsı olanların, farzlardan başka hiçbir ibâdetlerine, hiç sevâb verilmez.]<br />

İslâmın şartının dördüncüsü, mubârek Ramezân ayında, hergün oruc tutmakdır.<br />

Mubârek Ramezân ayında hergün, muhakkak oruc tutmalıdır. Olur olmaz sebeblerle,<br />

bu mühim farzı elden kaçırmamalıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi<br />

ve sellem” buyurdu ki, (Oruc, mü’mini Cehennemden koruyan bir kalkandır).<br />

Hastalık gibi, mecbûrî bir sebeble oruc tutulmazsa, [gizli yimeli ve özr bitince] hemen<br />

kazâ etmelidir. Hepimiz Onun kuluyuz. Başı boş, sâhibsiz değiliz. Sâhibimizin<br />

emrlerine, yasaklarına göre yaşamalıyız ki, azâbdan kurtulabilelim. İslâmiyyete<br />

uymıyanlar, inâdcı kul, aksi, âsî me’mûr olur ki, cezâ çekmeleri lâzım gelir.<br />

İslâmın beşinci şartı hacdır [ömründe bir kerre, Mekke şehrine gidip, hac vazîfelerini<br />

yapmakdır]. Hac vazîfesinin şartları vardır. Hepsi, fıkh kitâblarında yazılıdır.<br />

Hadîs-i şerîfde, (Kabûl olan bir hac, geçmiş günâhları yok eder) buyuruldu.<br />

– 111 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!