22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

fir olur. Fekat bu, kat’î, meydânda olan halâl ve harâmlar içindir. [Halâl, harâm<br />

oldukları, Nass ile açık bildirilmiş olan yâhud açık Nass yok ise de, dört mezhebde<br />

de sözbirliği ile bildirilenler içindir.] Zan olunanlar için değildir. Hanefî mezhebinde<br />

mubâh olan çok şey vardır ki, Şâfi’î mezhebinde mubâh değildir. Bunun<br />

aksi de vardır. Muhtâc olduğu şübheli olan birinin, fâizle para alması halâl olur demiyene,<br />

açık bildirilen harâma halâl diyemiyene dil uzatılmaz. Sapık, gerici denilmez.<br />

Halâl demesi için zorlanamaz. Onun haklı olması dahâ kuvvetlidir. Hattâ, haklı<br />

olduğu meydândadır. Ona dil uzatanlar haksızdır ve tehlükelidir. Mevlânâ Abdülfettâh,<br />

fâizsiz borc almak iyidir. Niçin fâiz ile alıyorlar demiş. Siz de, böyle söyleme,<br />

Halâli inkâr mı ediyorsun? diyerek onu tekdîr etmişsiniz. Yavrum, bu sözünüz,<br />

kat’î olan halâl için doğrudur. İhtiyâcı olanın, fâiz ile borc almasına halâl deseniz<br />

bile, bunu yapmamak, yine dahâ iyi olur. Vera’ sâhibleri, ruhsat, izn verilen<br />

şeyleri yapmamış, herkese, azîmet yolunu göstermişlerdir. Lâhor şehrindeki müftîler,<br />

ihtiyâcı olana câiz olur demiş ise de, ihtiyâcdan ihtiyâca fark vardır. Her ihtiyâc,<br />

özr sayılırsa, fâizin harâm olacağı yer kalmaz. Fâizin harâm edilmesi abes,<br />

lüzûmsuz bir emr olur. Oruc, yemîn keffâreti niyyeti ile de, fakîrleri doyurmak için,<br />

fâiz ile borc almak câiz değildir. Fakîr doyuramıyan, oruc tutar).<br />

2 — Rehnde fâiz: Rehn vermek, ya’nî ipotek (hypotéque) etmek demek, bir<br />

sebebden dolayı, birşeyi habs etmek, alıkoymak demekdir. İslâmiyyetde ise, ödenecek<br />

mal karşılığı olarak, bir malı, alacaklıda veyâ başka âdil bir kimsede, emânet<br />

bırakmak demekdir. Rehn ancak, mal borcu için verilir. Öldürmek, yemîn hakları,<br />

işçinin iyi çalışması, müsâfirin hırsızlık etmemesi için rehn istenmez. Rehn zor<br />

ile alınmaz. Rehn, akd ile, ya’nî îcâb ve kabûl ile, ya’nî sözleşme veyâ mektûblaşma<br />

ile yapılır. Rehni verip, almaları, ya’nî malın teslîm olunması da lâzımdır.<br />

Teslîm olunmadan önce, borclu rehni vermekden vazgeçebilir. Rehn bırakılan malın,<br />

satılmağa elverişli olması şartdır. Dartı ile, hacm ile ölçülen herşey, altın, gümüş<br />

eşyâ, para, rehn verilebilir. Ortak olan birşeydeki kendi payını rehn vermek<br />

câiz değildir. Ağaçdaki meyveyi ağacsız olarak, tarladaki ekini tarlasız olarak<br />

rehn vermek ve meyveli ağacı meyvesiz olarak, ekinli tarlayı ekinsiz rehn vermek<br />

câiz değildir. Evi, eşyâsı ile de rehn vermek câizdir. Hayvân, üzüm şırası rehn verilir.<br />

Alacaklı, rehnden vazgeçebilir. Borclu vazgeçemez. Rehn, borc ödeninceye<br />

kadar habs olunur. Önce, borc ödenir. Sonra, rehn geri verilir. Borclu ölürse,<br />

bunun vârisi, rehni satarak, parası ile borcu öder. Sonra, rehni alıp, müşterîye teslîm<br />

eder. Geri kalan parası, başka alacaklılara verilir. Satış semeninin ödeme zemânı<br />

gelince borclu, rehni satmak için, alacaklıyı veyâ başka bir âdil kimseyi vekîl<br />

edip satdırır veyâ kendi satar. Semenden borcu ödeyip, sonra rehn kurtarılır.<br />

Borclu, rehndeki malını, alacaklının izni olmadan satamaz. Satmak için, istiyemez.<br />

Alacaklı, rehni alırken, bunu ileride satmağa kendisinin vekîl edilmesini şart edebilir.<br />

Borclu bunu kabûl edince, sonra azl edemez. Borclu ölürse de, azl olmaz. Rehn<br />

helâk olursa, kıymeti az ise, aradaki farkı borcludan ister. Rehn, alacaklının borcu<br />

istemesine mâni’ olamaz. Malı olup da ödünc aldığını ödemezse, onu habs etdirmesine<br />

de mâni’ olamaz.<br />

Alacaklı, rehnin, borclunun mülkünden çıkmasına sebeb olamaz. Satamaz, kirâya<br />

veremez. Rehni, ancak borclunun izni ile kullanabilir. İkisinden biri, ötekinin<br />

izni ile, rehni başkasına âriyet verebilir. Sonra herbiri, onu yine rehn yapabilir.<br />

Alacaklı, kendisindeki rehni, rehni veren borclusuna da âriyet verebilir. Saklamıyarak<br />

veyâ kullanarak rehn helâk olursa, kıymetini öder. Bir kimsenin, rehnde<br />

bulunan malı satın alması sahîhdir. Alacaklı, elindeki rehn malı müşterîye<br />

vermiyebilir. Müşterî, borcun ödenerek, rehnin kurtarılmasına kadar bekler. Yâhud,<br />

bey’i, mahkeme ile fesh etdirir.<br />

Ödünc verirken, alacaklının rehnden istifâde etmesi için, izn verilmesi şart<br />

edilirse, fâiz olur. Meselâ, hayvânı veyâ tarlayı, elbiseyi kullanması, sütünü içme-<br />

– 853 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!