22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Onun gibi kemâle gelirlerdi). Meâl-i şerîfi, (Onların sana bakdıklarını görürsün. Onlar,<br />

seni anlıyamıyorlar. Üstünlüğünü göremiyorlar) olan A’râf sûresinin yüzdoksanyedinci<br />

[197] âyeti bu inceliği bildirmekdedir. Sultân Mahmûd hân “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” bu cevâbı çok beğendi. Din büyüklerine olan sevgisi artdı.<br />

(Se’âdet-i <strong>Ebediyye</strong>) kitâbını okuyarak anlıyan bahtiyâr bir kimse, hem din bilgilerini<br />

öğrenir, hem de İmâm-ı Rabbânîyi “rahmetullahi aleyh” tanıyarak, kalbi Ona<br />

meyl eder, bağlanır. Onun bütün dünyâya saçdığı nûrları alıp, olgunlaşmağa, kemâle<br />

gelmeğe başlar da haberi olmaz. Ham bir karpuz, güneşin ışıkları karşısında zemânla<br />

olgunlaşdığı, tatlılaşdığı gibi yetişerek kâmil bir insan olur. Bu dünyâyı, hayâtı<br />

görüşünde değişiklikler olduğunu his eder. Hâller, zevkler, tatlı rü’yâlar görmeğe<br />

başlar. İmâm-ı Rabbânîyi, Evliyâyı, Eshâb-ı kirâmı ve Resûlullahı “sallallahü aleyhi<br />

ve sellem” rü’yâda görmeğe, uyanık iken rûhlarını insan şeklinde görmeğe, bunlarla<br />

konuşmağa başlar. Nefsi de gafletden kurtulup, nemâzın tadını duymağa, ibâdetlerden<br />

zevk almağa başlar. Günâhlardan, harâm olan şeylerden, kötü huylardan<br />

nefret duyar. İyi huylar onun âdeti olur. Herkese iyilik eder. Cem’iyyete, millete fâideli<br />

olur. Se’âdet-i ebediyyeye kavuşur ve başkalarını da kavuşdurur. Hanefî mezhebinin<br />

büyük âlimlerinden seyyid Şerîf Cürcânî hazretleri, (Şerh-i mevâkıf) sonlarında<br />

ve (Şerh-ul-metâli’ hâşiyesi) baş tarafında ve (Berîka)nın ikiyüzyetmişinci sahîfesinde<br />

buyurduğu gibi, Evliyânın sûretleri, öldükden sonra da talebesine görünüp<br />

feyz verirler. Fekat, bunları görebilmek ve rûhlarından feyz alabilmek kolay değildir.<br />

Ehl-i sünnet i’tikâdını ve ahkâm-ı islâmiyyeyi, kitâblardan öğrenmek ve öğrendiklerine<br />

uymak ve Evliyâyı sevmek, saygılı olmak lâzımdır. (Merec-ül-bahreyn)de<br />

diyor ki: (Tesavvuf büyüklerinin hepsi, Ehl-i sünnet idi. Bid’at sâhiblerinden hiçbiri,<br />

Allahü teâlânın ma’rifetine yaklaşamamışdır. Vilâyet nûrları, bunların kalblerine<br />

girmemişdir. Amelde ve i’tikâdda olan bid’atin zulmeti, vilâyet nûrunun kalbe girmesine<br />

mâni’ olur. Kalb, bid’at pisliklerinden temizlenmedikce ve Ehl-i sünnet i’tikâdı<br />

ile süslenmedikce, hakîkat güneşinin ışıkları oraya giremez. O kalb, yakîn nûru<br />

ile aydınlanamaz). (Mekâtîb-i şerîfe)de altmışdokuzuncu mektûba bakınız!<br />

(İrşâd-üt-tâlibîn)de diyor ki, (Büyük âlim vefât edince, feyz vermesi kesilmez.<br />

Hattâ artar. Fekat [kalb hastalıklarına şifâ olan bakışları ve sözleri devâm etmediği<br />

için] bir insanın meyyit ile olan bağlılığı, diri ile olan gibi olamaz. Bunun için,<br />

(Üveysî) olmak, ya’nî meyyitin rûhâniyyetinden feyz almak az olur. Fenâ ve Bekâya<br />

yükselen dirilerin meyyit ile irtibâtları, diri iken olduğu kadar değil ise de,<br />

çok olur ve bunlar meyyitden çok feyz alırlar. Fekat, diri iken dahâ fazla alırlar.<br />

Çünki diriler, yanındakilerin ahkâm-ı islâmiyyeye yapışmalarını sağlar. Bütün<br />

hâlleri ve sözleri ile kalblerine te’sîr ederek, muhabbetin artmasına, böylece dahâ<br />

çok feyz almalarına sebeb olurlar). Görülüyor ki, bir Mürşid aramak lâzımdır.<br />

Sâdık ve temiz bir müslimân, Evliyâ diri iken de, kabrde iken de, rûhlarından feyz<br />

alır ise de, diri olan Evliyâ, bunun yapması lâzım olan vazîfeleri söyler. Hatâlarını<br />

düzeltir. Böylece, feyz alması kolaylaşır ve çok olur. Ölüler ise birşey söyliyemez.<br />

Yol gösteremez. Kusûrlarını bildiremez. Feyz alması azalır veyâ durur. İlhâm<br />

ve rü’yâ ile meyyitden ders almak da olamaz. Çünki, ilhâmlara ve rü’yâlara,<br />

vehm, hayâl ve şeytân karışabilir. Karışmamış olanları da, te’vîlli, ta’bîrli olabilir.<br />

Doğruları, iğrilerinden ayırd edilemez. Kazanç pek kıymetli ise de, zarar da, o derece<br />

tehlükelidir. Böyle olmakla berâber, hakîkî âlim bulunmadığı zemânlarda,<br />

mürşid geçinen câhillere aldanmayıp, mevtâların rûhlarından feyz almağa çalışmalıdır.<br />

Buna kavuşmak için, Ehl-i sünnet i’tikâdında olmak ve ahkâm-ı islâmiyyeye<br />

uymak ve hakîkî âlimlerin kitâblarını okumak ve okuyan ile sohbet etmek<br />

şartdır. Küçük çocuk, en çok anasını sever ve ona sığınır. Aklı başına gelince, babasına<br />

dahâ çok güvenir, buna sığınır ve bundan fâidelenir. Mektebe veyâ san’ata<br />

başlayınca, hocasına, ustasına sarılır. Bunlardan fâidelenir. Allahü teâlânın âdeti<br />

böyledir. Rûhun kazançları da, bunun gibi, önce ana, baba ve âlim, sonra Resûlullah<br />

“sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” vâsıtası ile alınıyor.<br />

– 1052 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!