22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

se [karşısındaki pişmân olunca] bey’i fesh eder, geri alırsa, Allahü teâlâ, onun günâhlarını<br />

afv eder). Yapılan satışı geri çevirmek vâcib değildir. Fekat, çok sevâbdır<br />

ve ihsân etmekdir.<br />

6 — Fakîrlere veresiye verip, parası olmıyandan, istememeği niyyet etmekdir.<br />

Borclusu ölünce halâl etmekdir. Büyüklerimizden ba’zısının dükkânında iki defter<br />

vardı. Birisine bilinmiyen ismler yazardı ki, hepsi fakîr idi. Ba’zı borclar karşısında<br />

ism de yazılı değildi. Böylece kendisi ölürse, kimse fakîrlerden birşey istiyemezdi.<br />

Fekat böyle tüccârlar da, en iyi sayılmazdı. En iyi olanlar, fakîrler<br />

için, hiç defter tutmıyanlardı. Bunlar, fakîr birşey getirirse alır, getirmiyenlerden<br />

birşey istemezlerdi. İşte, din büyükleri, böyle ticâret yapardı. Şübheli bir kuruşu<br />

kabûl eden, dinde merdlerden sayılmazdı.<br />

17 — TİCÂRETDE DÎNİNİ KAYIRMAK<br />

(Kimyâ-i se’âdet) kitâbında, beşinci bâbda buyuruyor ki: Bir kimsenin dünyâ<br />

ticâreti, âhıret ticâretine mâni’ olursa, bu kimse bedbahtdır, zevallıdır. Bir çömlek<br />

almak için, altın kupa verene ne denir? Dünyâ, saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir,<br />

hem de çabuk kırılır. Âhıret ise, altından kupa gibidir ki, hem çok kıymetlidir,<br />

hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Hattâ hiç tükenmez. Dünyâ ticâretinin âhırete<br />

yaraması için ve Cehenneme sürüklememesi için, çok uğraşmak lâzımdır. İnsanın<br />

sermâyesi, dîni ve âhıretidir. Bu sermâyeyi kapdırmamak için, çok uyanık olmak<br />

lâzımdır. Dînini kayırmak istiyenler yedi şeye dikkat etmelidir:<br />

1 — Her sabâh şöyle niyyet etmelidir ki, kendisinin ve evlâd ve âilesinin rızkını<br />

kazanmak, onları kimseye muhtâc bırakmamak, Allahü teâlâya râhat ve temiz<br />

ibâdet edebilmek, âhıret yolunda yürüyebilmek için, vazîfeme gidiyorum demelidir.<br />

O gün müslimânlara iyilik, yardım ve nasîhat, emr-i ma’rûf, nehy-i münker<br />

yapmağı, kalbinden geçirmelidir. Nemâzda kusûr edenlere, günâh işliyenlere,<br />

emr-i ma’rûf yapmalı, onlara göz yummamalıdır. Böyle niyyet eden bir tüccâr, bir<br />

me’mûr, bir muallim ve bir hâkim ve bir subay, vazîfesini yapdığı kadar, hep sevâb<br />

kazanır. Onun her işi, ibâdet olur. Dünyâda kazandığı şeyler de, caba olur.<br />

2 — En az, binlerle insan çalışmayacak olursa, kendisinin birgün bile yaşıyamıyacağını<br />

düşünmelidir. Meselâ, çiftçi, fırıncı, dokumacı, demirci, iplikci ve dahâ nice<br />

san’atkârlar, hep onun için çalışıyor. O hepsine muhtâcdır. Herkes onun için çalışıp,<br />

ona hâzırlayıp da, onun boş oturması, kimseye fâideli olmaması doğru olur mu?<br />

Bu dünyâda herkes yolcudur. Geldik gidiyoruz. Yolcuların birbirlerine yardım etmesi,<br />

el ele vermeleri, kardeş gibi olmaları lâzımdır. Her müslimân böyle düşünmelidir.<br />

Vazîfesine başlarken, müslimân kardeşlerime yardım etmek, onları râhat etdirmek<br />

için çalışacağım. Din kardeşlerim benim işimi gördükleri gibi, ben de, onlara<br />

hizmet edeceğim demelidir. Her müslimân iyi bilsin ki, bütün san’atler, farz-ı<br />

kifâyedir. Bunu düşünerek, bir san’ate yapışmak, ibâdet etmek olur. İster kitâblı kâfirler<br />

keşf etsin, ister kitâbsız kâfirler bulsun, her san’ati öğrenmek ve hele, harb vâsıtalarını<br />

en modern, en ileri şeklde yapmağa çalışmak farzdır. Bu vâsıtaları yapabilmek<br />

için, gerekli ilmleri, dersleri mekteblerde, bu niyyet ile okutmak ve okumak<br />

hep ibâdet olur. Nemâz kılan insanın bu niyyet ile, her işi ibâdet olur. Nemâz kılmıyanların<br />

her hareketi de günâh olur. O hâlde, her müslimân, nemâzını kılmalı, sonra<br />

farz olduğunu düşünerek, vazîfesini yapmalıdır. İş görürken niyyetin doğru olmasına<br />

alâmet, insanlara fâideli olan bir meslek, bir san’at seçmekdir. Ya’nî, öyle<br />

bir iş görmeli ki, eğer o iş olmasa, müslimânlar sıkıntı çekerdi. O hâlde, keyf, oyun<br />

ve benzerlerine, san’at dense de ve harâm işleyenlere san’atkâr ismi verilse de, bunları<br />

yapmak ibâdet olmaz. Hattâ, harâm olmıyan, mubâh olan, fekat insanlara lüzûmlu<br />

olmıyan san’atleri seçmemelidir. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (En iyi ticâ-<br />

– 847 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!