22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

in yedi a’zâsı, istese de, istemese de günâh işler. Halâl yiyenlerin a’zâsı, ibâdet e-<br />

der. Hayr işlemesi kolay ve tatlı gelir). Halâl kazanmanın ehemmiyyetini gösteren<br />

dahâ nice hadîs-i şerîfler ve büyüklerin sözleri vardır. Bunun içindir ki, vera’ sâhibleri<br />

harâmdan çok sakınmışlardır. Bunlardan biri Veheb ibni Verd “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” idi ki, nereden geldiğini anlamadan birşey yimezdi. Birgün annesi,<br />

buna bir bardak süt vermişdi. Sütü nereden aldığını ve parasını nereden verdiğini<br />

ve kimden aldığını sordu. Hepsini anlayınca, bu koyun nerede otlamış dedi.<br />

Müslimânların hakkı bulunan bir yerde otlamışdı. Sütü içmedi. Annesi, oğlum! Allah<br />

sana rahmet etsin, iç! dedi. Ona günâh işlemekle rahmetine kavuşmak istemem,<br />

dedi ve içmedi. Bişr-i Hâfîye “kuddise sirruh”, ne yiyip, nereden geçiniyorsun? dediklerinde,<br />

(Herkesin yidiği yerden. Ammâ, yiyip de gülen ile, yiyip de ağlıyan arasında<br />

çok fark vardır) buyurdu.<br />

2 — Halâl ve harâmda vera’ın dereceleri: Halâlin ve harâmın dereceleri vardır.<br />

Ba’zı şey halâldir, ba’zısı halâl ve güzeldir. Ba’zısı da dahâ güzeldir. Harâmların<br />

da ba’zısı çok fenâ, bir kısmı ise az fenâdır. Nitekim hastalığın dereceleri de<br />

çeşidlidir. İnsanların harâmdan ve şübhelilerden kaçınmaları, beş derecedir:<br />

Birinci derece — Bütün müslimânların vera’ıdır ki, islâmiyyetin harâm dediği<br />

şeylerden kaçınmakdır. Bu en aşağı derecedir. Bu derece vera’dan da nasîbi olmıyanların<br />

adâleti yokdur. Bunlara, (Âsî) ve (Fâsık) [kötü kimse] denir. Bunların da<br />

dereceleri vardır. Meselâ, birinin malını, fâsid bey’ ile, gönül rızâsı ile satın almak<br />

harâmdır. Fekat, zorla gasb etmek, dahâ harâmdır. Yetîmden, fakîrden almak ise,<br />

dahâ şiddetli harâmdır. Fâiz ile satın almak, hepsinden ziyâde harâmdır. Harâmın<br />

şiddeti ne kadar fazla ise, cezâsı da, o kadar çok olur. Afv olmak ihtimâli de, o derece<br />

az olur. Nitekim, diyabet hastasına bal zarar verir. Fekat şeker dahâ çok zararlıdır.<br />

Şekeri çok yimek, az yimekden dahâ zararlıdır. Halâllerin, harâmların hepsini,<br />

fıkh okuyanlar bilir. Bütün fıkhı okumak ise, herkese vâcib değildir. Meselâ,<br />

ganîmet malından ve cizye parasından hissesi olmıyanların ganîmet ve cizye ilmlerini<br />

okuması lâzım değildir. Fekat, buna muhtâc olanların, bu ilmleri okuması vâcib<br />

olur. Esnâfın, tüccârın, bey’ ve şirâ’ ilmlerini öğrenmesi lâzımdır. İşçi olanın<br />

ise, ücret, kirâ kısmlarını da bilmesi vâcib olur. Her san’atin bir ilmi vardır. Herkese,<br />

san’atinin ilmini öğrenmesi vâcibdir.<br />

İkinci derece — Sâlihlerin [iyi insanların] vera’ıdır ki, harâmlarla berâber,<br />

şübhelilerden de kaçınmakdır. Şübheliler de, üç kısmdır: Ba’zısından sakınmak vâcibdir.<br />

Ba’zısından, müstehabdır. Ba’zısından sakınmak ise, vesvesedir, kuruntudur<br />

ve fâidesizdir. Meselâ, belki birinin mülküdür diye av eti yimemek [ve belki<br />

Besmelesiz kesilmişdir veyâ kitâbsız kâfir ve mürted tarafından kesilmişdir diyerek,<br />

kasabdan et almamak] ve belki sâhibi ölüp vâris eline geçmişdir diye, âriyet,<br />

ya’nî ödünc aldığı evden çıkmak, hep kuruntudur. Bu şübheleri gösterecek bir nişân,<br />

alâmet olmadıkca, kuru düşünce, vesvese olup, hiç fâidesi yokdur.<br />

Üçüncü derece — Müttekîlerin vera’ıdır ki, harâm ve şübheli olmayıp, halâl olup,<br />

fekat şübheli veyâ harâma sebeb olmak korkusu olan şeylerden sakınmakdır. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Bir müslimân, tehlükeli olan şeyin<br />

korkusundan dolayı, tehlükesiz şeyden sakınmadıkca, müttekî olamaz!). Ömer<br />

“radıyallahü anh” buyurdu ki, (Bizler harâma düşmek korkusu ile, halâllerin onda<br />

dokuzundan kaçındık). Bunun içindir ki, yüz dirhem gümüş alacağı olan bir kimse,<br />

doksandokuz dirhem alırdı. Ağır gelmek korkusundan, temâmını alamazdı. Alî<br />

bin Ma’bed diyor ki, bir evde kirâcı idim. Birgün, birisine mektûb yazmışdım. Mektûbu<br />

dıvarın tozu ile kurutmak hâtırıma geldi. Sonra dedim ki, bu dıvar, benim malım<br />

değildir, kurutmamalıyım. Fekat, yine dedim ki, bu kadarcık şeyin zararı olmaz.<br />

Dıvârdan toprak alıp mürekkebi kurutdum. O gece rü’yâda, birisi dedi ki, (Dıvâr<br />

toprağının zararı olmaz diyenler, yarın kıyâmet gününde anlarlar). Bu derecede<br />

olanlar, en küçük şeyden sakınırlar. Belki, bu şey, büyük şeylere yol açar der-<br />

– 608 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!