22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

18 — ŞEFÂ’AT, ÖLÜLERE YARDIM<br />

Süâl: Zümer sûresinin, otuzuncu âyetiyle sarâhaten, Peygamberimizin “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” öldüğü belli iken, hâlâ kabr ziyâreti ile ölülerden şefâ’at istemek<br />

olur mu? (Bütün şefâ’atler Allahın izni iledir) ve (Ona, ancak Onun izn verdiği<br />

kimse şefâ’at eder) ve (Şefâ’at edicilerin şefâ’ati onlara fâide vermez) âyetlerini<br />

okuduğumuz hâlde (Şefâ’at yâ Resûlallah!) lâfzı, şirkin en çirkini değil midir?<br />

Cevâb: Yukarıda bildirilen âyet-i kerîmeler, şefâ’at olmadığını göstermek şöyle<br />

dursun, şefâ’at yapılacağını göstermekdedir. Arabî bilen bir kimse, Kur’ân-ı kerîmden<br />

ma’nâ çıkarmağa kalkışırsa, böyle yanlış ve hattâ ters ma’nâ çıkarıp, doğru<br />

yoldan kayar. Dîninin, îmânının sarsıldığını, belki de, küfre bulaşdığını anlamaz<br />

da, kendini doğru müslimân sanır ve doğru müslimânlara leke sürmeğe çabalar.<br />

Arabî dilini iyi bilmekle, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsı anlaşılabilseydi, Beyrutdaki arab<br />

hıristiyanların, Kur’ân-ı kerîmi herkesden dahâ iyi anlamaları îcâb ederdi. Hâlbuki<br />

bunlar, Kur’ân-ı kerîmden hiçbirşey anlıyamamış, îmân şerefine bile kavuşamamışlardır.<br />

Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını anlıyabilmek için, ilm-i lügat, ilm-i metn-i lügat,<br />

ilm-i bedî’, ilm-i beyân, ilm-i me’ânî, ilm-i belâgat, ilm-i üsûl-i tefsîr gibi çeşidli ilmleri<br />

iyi öğrenmek, sarf, nahv, mantık gibi âlet olan bilgilerde derinleşmek, âyet-i<br />

kerîmelerin ma’nâ-yı zâhirîsi, ma’nâ-yı zımnîsi, ma’nâ-yı murâdîsi, ma’nâ-yı iltizâmîsini<br />

ve her âyet-i kerîmenin, ne zemân, ne sebeble ve kimler için nâzil olduğunu,<br />

âyet-i kerîmelerin hangi hadîs-i şerîflerle ve nasıl açıklandığını iyi bilmek<br />

lâzımdır. Ancak, böyle bir islâm âlimi Kur’ân-ı kerîmi tefsîr edebilir. Ya’nî, kelâm-ı<br />

ilâhîden murâd-ı ilâhîyi anlıyabilir. Böyle bilgisi olmıyanların, Kur’ân-ı<br />

kerîmden ma’nâ çıkarmağa kalkışması, ilk mekteb talebesinin üniversite kitâbı okumasına,<br />

kimyâ deneyleri yapmağa kalkışmasına benzer. Böyle nice zevallının,<br />

deneylerde kurban gitdiklerini gazetelerde çok okuduk. Bu ilmleri bilmiyenler,<br />

mevcûd ve mu’teber tefsîrlere baş vurmalı, ilm sâhiblerinin anlayıp yazdığı ma’nâları,<br />

tefsîrlerden anlamağa çalışmalıdır. Tefsîr okuyabilmek ve anlıyabilmek için<br />

de, arabîyi ve âlet ilmlerini iyi bilmek lâzımdır. Bizim gibi, bu ilmleri hiç bilmiyenler,<br />

tefsîrden de birşey anlıyamayız. Lise ve bir fakülte diploması almış bulunduğumuza<br />

güvenerek, câhil olduğumuz tefsîr ilmine dalmağa kalkışırsak, aldanır, helâk<br />

oluruz. Yüzme bilmiyen bir diplomalının denizde açılması gibi, câhilce, ahmakca<br />

davranmış oluruz.<br />

Yukarıda sayılı ilmlerde mütehassıs olan, islâm dünyâsında asrlardan beri parmakla<br />

gösterilen büyük tefsîr âlimleri, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) hadîs-i<br />

şerîfi ile medh olunan islâm dîninin yüksek bilginleri, yukarıdaki süâlde bulunan<br />

âyet-i kerîmelere, süâl sâhibinin anladığı gibi ma’nâ vermediler. Derin ilmleri<br />

ve keskin görüşleri ile, doğru ma’nâlarını anladılar. Murâd-ı ilâhînin hiç de öyle<br />

olmadığını bildirdiler.<br />

Tefsîr âlimlerinin başlarının tâcı, bu ilmin mütehassıslarının üstâdı olan Kâdî<br />

Beydâvî hazretleri, dünyâca tanınan ve islâm dîninin temel direklerinden biri<br />

olan tefsîrinde, birinci âyet-i kerîmeye şöyle ma’nâ vermekdedir:<br />

Zümer sûresi, otuzuncu âyet-i kerîmesinde meâlen, (Sen öleceksin. O kâfirler<br />

de ölecekler. Sonra, kıyâmet günü, Rabbinizin huzûrunda hesâblaşacaksınız. Senin<br />

haklı olduğun, müşriklerin, bâtıl, bozuk olduğu meydâna çıkacak) buyuruldu.<br />

(Tefsîr-i Hüseynî)de ve (Mevâkib) tefsîrinde, (Mekke kâfirleri, Muhammed “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” ölecek, ondan kurtulacağız diyorlardı. Allahü teâlâ da,<br />

evet, sen öleceksin. Fekat, o müşrikler de, elbette ölecekler. Kendileri elbet ölecek<br />

olan kimselerin, başkasının ölümünü beklemeleri, açık bir câhillikdir) diyor.<br />

Bu âyet-i kerîme, kâfirlerin yanlış yolda olduklarını bildirmek için geldi. Yoksa,<br />

– 475 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!