22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Cevâb — Birinci, ikinci, üçüncü derece tevhîdleri anlamak kolaydır. Anlaması<br />

güc olan, dördüncü tevhîddir. Fekat, tevekkül için, bu tevhîde lüzûm yokdur. Bunu<br />

tatmıyana anlatmak gücdür. Kısaca şöyle diyebilirim ki, birçok farklı şeylerin<br />

bir bakımdan benzerliği olur. Bu bakımdan aynı birşey gibi düşünülebilir. İşte, bir<br />

ârif, herşeyi, hepsinde bulunan birşey olarak görünce, hepsini birşey görür. Meselâ,<br />

insanda et, deri, baş, ayak, göz, kulak, mi’de, ciğer gibi şeyler vardır. Fekat,<br />

insanlık bakımından, bir şeydir ve bir insanı düşününce, ayrı ayrı parçaları hâtıra<br />

gelmeyip, birşey olarak düşünürüz. Bize ne düşünüyorsun denirse, birşeyden başka<br />

düşünmüyorum deriz. Bir insanı görünce, birşeyden başkasını görmedim deriz.<br />

Tesavvufda, öyle bir ma’rifet [ya’nî bilgi] derecesi vardır ki, bu dereceye yetişen<br />

bir ârif, var olan her şeyi, bir bakımdan, birbirlerine bağlı görür. Dünyâdaki çeşidli<br />

cismleri, bir insanın uzvları gibi görür. Mahlûkların, yaratana karşı hâlini yalnız<br />

bir bakımdan görerek, insan uzvlarının akl ve rûh karşısındaki hâli gibi bulur. (Allahü<br />

teâlâ Âdemi, kendi sûretinde yaratdı), hadîs-i şerîfinin ma’nâsını anlamıyan<br />

kimse, bu sözlerimizi anlıyamaz. (Kimyâ-i se’âdet) kitâbının başında, bu hadîs-i<br />

şerîfi biraz açıklamışdık. Dahâ fazla açmağa gelmez. Akl ermez ve yanlış anlaşılır.<br />

Tevekkül için, tevhîdin üçüncü derecesi yetişir. Bu tevhîdi, (İhyâ-ül’ulûm) kitâbımızda<br />

uzun açıklamışdık. Oradan okuyabilirsiniz. (Kimyâ-i se’âdet) kitâbında,<br />

şükr faslında bildirdiğimiz gibi, güneş, ay, yıldızlar, bulut, yağmur, rüzgâr ve<br />

tabî’atdeki bütün kuvvetler, hep Allahü teâlânın irâdesinde, emrindedir. Kâtibin<br />

elindeki kalem gibidir. Allahü teâlâ irâde etmeyince, hiçbirşey hareket etmez. O<br />

hâlde, işleri bu sebebler yapıyor demek doğru değildir. Bir müdîrin takdîr emrini,<br />

kâğıddan, kalemden bilmeğe benzer. İnsanın irâdesine, ihtiyârına bakarak, insanın<br />

elinde birşey vardır zan etmek de yanlışdır. Çünki, insana ihtiyârı veren de<br />

Allahü teâlâdır. İnsan, bir işi kudreti ile yapıyor. Kudreti de irâdesine bağlıdır. Fekat,<br />

[Eş’arî mezhebine göre], irâdesi nasıl yaratılırsa, onu ister. İrâde elinde olmadığı<br />

için, kudreti de, yapdığı iş de elinde olmaz. Bunu dahâ iyi anlamak için, insanların<br />

hareketlerini üçe ayıralım:<br />

1 — Tabî’î [Fizik] hareketleridir. Meselâ, suya basınca batmak, fizik hareketidir.<br />

2 — İrâdî hareket. Nefes almak gibi.<br />

3 — İhtiyârî hareket. Konuşmak, yürümek gibi.<br />

Tabî’î hareketler, insanın elinde değildir. Çünki, sudan ağır olan her cism gibi,<br />

insan da suya batar. Taşın suya batması, taşın istemesi ile olmadığı gibi, insanın batması<br />

da, arzûsu ile değildir.<br />

İrâdî hareketler, meselâ nefes almak da böyledir. Çünki, nefes almamak istesek<br />

yapamayız. Nefes almak irâdesi, kendiliğinden hâsıl olur. Bir insanın gözüne<br />

iğne uzatsak, ister istemez gözünü yumar. Gözleri kapamak elinde olmaz. Çünki<br />

o ânda gözlerini kapamak irâdesi kendiliğinden hâsıl olur. Tıpkı suda batmak gibi,<br />

tabî’î sebeblerle göz kendiliğinden kapanır. Demek ki insanlar, irâdî hareketlerinde<br />

mecbûrdur.<br />

Söylemek, yürümek gibi ihtiyârî hareketleri incelemek gücdür. Böyle hareketleri,<br />

insan isterse yapıyor, istemezse yapmıyor. Fekat, insanın istemesi için, o<br />

işi aklın beğenmesi, iyi demesi lâzımdır. Hattâ, yapıp yapmamağı, bir zemân düşünüp,<br />

iyi olduğunu bildikden sonra, irâde mecbûrî hâsıl olup, uzvlar hareket<br />

ediyor. İğneyi gören gözün kapanması gibi, a’zâ hareket ediyor. Şu kadar fark var<br />

ki, iğnenin göze zararı ve göz kapamanın fâidesi, her ân bilinmekde, düşünmeğe<br />

lüzûm kalmadan, irâde hâsıl olmakda, irâdeden kudret meydâna çıkmakdadır. Burada,<br />

düşünmek olmadığı için, gözün kapanması, suya batmak gibi olmakdadır. Meselâ,<br />

bir kimseyi sopa ile kovalasalar, kaçarken önüne uçurum çıksa, zararı az ola-<br />

– 679 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!