22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

12 — ÖDÜNC VERMEK<br />

Ödünc vermek, ya’nî (Karz-ı hasen) çok sevâbdır. Çarşıda misli, ya’nî benzeri<br />

bulunan herşeyi, belirsiz bir zemân sonra, misli geri verilmek üzere vermeğe,<br />

(Karz-ı hasen) denir. Ödünc vermek, îcâb ve kabûl ile [aldım, verdim gibi sözleşme<br />

ile] sahîh olur. Bir altın ödünc alan, bir altını öder. Değeri değişdi diyerek önceki<br />

veyâ sonraki değerde gümüş veyâ kâğıd lira veremez. Bunlar yerine altın da<br />

veremez. Alacaklı kabûl ederse câiz olur. Bir kimse gücü var iken borcunu ödemezse,<br />

alacaklı veyâ başkası, bundan zor ile alabilir. Borc ödenince, sened, borc<br />

verenin mülkü ise, ödendiğini bildiren vesîka verir. Ölüm hastasının çok alacaklısı<br />

varsa, hepsine taksîm eder. Borclu, yüz liralık senedimi ver, sana doksan lira<br />

vereyim dese, alacaklı senedi istemiyerek verse, on lira dahâ istiyebilir. Züyûf, ya’nî<br />

altın ve gümüşden başka para, meselâ kâğıd lira ödünc verdikden sonra, o kâğıdların<br />

kıymeti kalmasa, İmâmeyne göre, teslîm etdiği zemândaki kıymetinde altın<br />

veyâ bu kadar altın karşılığı geçer akça ile ödenir. Kıymeti değişirse, Ebû Yûsüfe<br />

göre, yine böyle olduğuna fetvâ verildiği, sarf kısmında yazılıdır. Hacm ile, vezn<br />

ile ölçülen her şeyin kıymetlerinin değişmeleri de böyledir. Bir kimse, birindeki<br />

alacağını, buna borcu olan başkasından istiyemez. Ev, dükkân, hayvan, elbise gibi<br />

kıyemî olan, ya’nî misli bulunmıyan şeyleri ödünc vermek fâsiddir ve hemen geri<br />

vermek lâzımdır. Kullanılması harâm olur. Satması, harâm ise de, sahîh olur. Çünki,<br />

kabz etmekle mülkü olmuşdur. Ödünc alınan kıyemî şeyin kıymetini ödemek<br />

lâzımdır. Ahmede yüz lira borcum var diyenin borclu olduğu anlaşılmaz. Ne sebeble,<br />

nasıl borclandığını da bildirmesi lâzımdır.<br />

(Hamza efendi risâlesi şerhı) ellidokuzuncu [59] sahîfesinde diyor ki: (Ödünc<br />

verirken, zemân ta’yîn etmemelidir. Çünki, zemân ta’yîn ederse, malı, misli ile veresiye<br />

satmış olur. Bu ise fâiz olur. Senede ödeme târîhi koymamakla, ödünc veren<br />

verdiğini geri almak hakkına her zemân mâlik olmakda, belli bir zemânı beklemek<br />

zorunda kalmamakdadır. Zemân ta’yîn etmeksizin ödünc vermeli ve arzû<br />

etdiği zemân isteyip geri almalıdır. Câhillerin, ödünc verilen şeyin ödenmesi istenirse,<br />

sevâbı kalmaz demeleri, doğru değildir. Kalb kırmıyarak, başa kakmıyarak,<br />

hakkını istemek câizdir. Kalb kırmak, ayrı bir günâhdır). Ödünc alan kimse, vereceği<br />

bonoya ödeme târîhi koymamalıdır. Birşey satın alan kimsenin vereceği bonoya<br />

ödeme târîhi koyması lâzımdır. Ödünc verdiği parayı geri alabilmek için, senedde<br />

ödeme târîhi bulunmak îcâb ediyorsa, ödünc vereceği kimseden kefîl ister.<br />

Kefîl ile, belli bir zemânda ödenmesine kefîl olması için anlaşır. Meselâ, kefîlden,<br />

ödeme târîhi belli bono alır. Borclunun da kefîlin ödemesi lâzım geldiği zemân ödemesi<br />

câiz olur denildi. Fekat kefîlin o zemân ödeyip, sonra borcludan alması dahâ<br />

iyi olur. Yâhud, borclu, borcunu kendine borcu olan birine havâle eder. Havâle<br />

olunanın borcunun ödeme zemânı, belli ise, alacaklıya da o zemânda öder.<br />

Belli zemânı yoksa, alacaklı havâleyi kabûl eden ile, belli bir zemânda, ödemesi<br />

için uyuşur. Bunun borcluya borcu yoksa, borclu, belli zemânda ödemek üzere buna<br />

borclandığını bildirir. Ya’nî bono verir. İki borc da aynı târîhde ödenir. Fekat,<br />

burada borclu, ödeme senedini alacaklıya vermiyor. Havâleyi kabûl edene veriyor.<br />

Alacaklı, ödeme târîhi yazılı bononun kendisine verilmesini isterse, ödünc vereceği<br />

parayı, emîn olduğu bir arkadaşına hediyye eder. Bu da bu parayı, ödünc istiyene<br />

verir. Borcunu para sâhibine havâle etmesini söyler. Para sâhibi havâleyi<br />

kabûl ederek dilediği ödeme târîhli bono yazıp, arkadaşına verir. Borclu da para<br />

sâhibine aynı târîh yazılı bono verir. Sonra, havâleyi alan, alacağını arkadaşına hediyye<br />

ederek, bonosunu geri verir. Yâhud ödünc istiyene, ödünc vereceği kadar fiyâtla<br />

ucuz birşeyi veresiye satar. Ondan bu satış için belli târîhli ödeme senedi alır.<br />

Sonra bu şeyi aynı fiyâtla, peşin olarak, ondan geri satın alır. [Altıncı madde sonuna<br />

bakınız!]. (Hadîka)da, altıyüzyirminci [620] sahîfede diyor ki: (Bir kimsenin,<br />

ödünc vereceği kimseye, hattâ bir kâğıd parçasını bin liraya bile satması câizdir.<br />

– 824 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!