22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nılsın, ev, yiyecek, kefen satın almak için saklanılsın, kılınc [ve altın diş] gibi ihtiyâc<br />

eşyâsı olsalar da, zekât nisâbının hesâbına katılacaklardır). Görülüyor ki, erkeklerin<br />

altın yüzük takması harâmdır. İkinci kısm, 41. ci maddenin sondan ikinci<br />

sahîfesine bakınız!<br />

3 — Ticâret için alınıp, ticâret için saklanılan (Ticâret eşyâsı).<br />

İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh”, zekâtın sebebini ve şartını bildirirken, buyuruyor<br />

ki, (Eşyânın ticâret niyyeti ile satın alınması lâzımdır. Uşr vermesi lâzım gelen<br />

topraklardan hâsıl olan ve mîrâs olarak ele geçen veyâ hediyye, vasıyyet gibi<br />

kabûl edince mülk olan şeylerde, ticârete niyyet edilse de, bunlar ticâret malı olmaz.<br />

Çünki, ticâret niyyeti, alış verişde olur. Meselâ, tarlasından buğday alıp uşrunu<br />

veren veyâ mîrâsdan eline urûz geçen kimse, satmak niyyeti ile saklasa, nisâb<br />

mikdârından fazla olsa ve bir seneden fazla kalsa, zekâtlarını vermek îcâb etmez).<br />

Ticâret niyyeti ile [ya’nî satmak için] satın aldığı buğdayı tarlasına ekse veyâ<br />

ticâret için aldığı hayvanı, kumaşı kendi kullanmağa niyyet etse, ticâret malı olmakdan<br />

çıkarlar. Sonra bunları satmağa niyyet ederse, ticâret malı olmazlar.<br />

Bunları satınca veyâ kirâya verince, eline geçen mal ticâret malı olur. Kullanmak<br />

için satın aldığı malı, aldıkdan sonra ve mîrâs olarak eline geçen urûzu veyâ hediyye,<br />

vasıyyet, sadaka gibi kendinin kabûl etmesi ile mâlik olduğu malı alırken veyâ<br />

tarlasından aldığı buğdayı satmağa niyyet etse, ticâret malı olmazlar. Bunları<br />

satsa ve satarken semenleri olan urûzu ticâretde kullanmağı niyyet etse, bu bedelleri<br />

ticâret malı olurlar. Çünki ticâret bir işdir. Yalnız niyyet ile olmaz. Başlamak<br />

da lâzımdır. Ticâreti terk etmek ise, yalnız niyyet ile olur. Herşeyi terk etmek, yalnız<br />

niyyet ile olur. Bunun gibi, insan yalnız niyyet etmekle müsâfir olmaz ve orucu<br />

bozulmaz. Kâfir, müslimân olmaz ve hayvan sâime olmaz. Bunların tersi ise, yalnız<br />

niyyet etmekle olur. Altın ve gümüş eşyâ ve kâğıd paralar, her ne sûretle ele<br />

geçerse geçsin, zekât malı olurlar.<br />

4 — Yağmur suyu veyâ nehr, dere suyu ile sulanan, harâclı olmıyan bütün topraklardan<br />

[uşrlu toprak olmasa bile] ve vakf toprakdan çıkan şeyler. Bunların zekâtına<br />

(Uşr) denir. Uşr vermek, Kur’ân-ı kerîmde, En’âm sûresinin yüzkırkbirinci<br />

âyetinde emr edilmiş, onda birinin verilmesi de hadîs-i şerîfde bildirilmişdir. Uşr,<br />

mahsûlün onda biridir. (Harâc) ise, beşde bir, dörtde bir, üçde bir, yarıya kadar olabilir.<br />

Bir toprakdan, yâ uşr veyâ harâc vermek lâzımdır. Kul borcu olan, borcunu<br />

düşmez. Uşrunu tâm verir.<br />

Zekâtın farzı birdir. Bu da, niyyet etmekdir. Niyyet kalb ile olur. Malın zekâtını<br />

ayırırken veyâ müslimân fakîre verirken (Allah rızâsı için, zekât vereceğim)<br />

diye niyyet edip de fakîre veyâ zekâtını fakîrlere vermek için vekîl etdiği kimseye<br />

verirken borç veyâ hediyye veriyorum dese, câiz olur. Söze bakılmaz. Zekât ve<br />

sadaka diye birlikde niyyet ederse, imâm-ı Ebû Yûsüfe göre, zekât olur. İmâm-ı<br />

Muhammede göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”, sadaka olur. Zekâtını vermemiş olur.<br />

Vasıyyet etmemiş meyyitin, bırakdığı maldan zekât borcu verilmez. Çünki, niyyet<br />

etmesi lâzım idi. Vârisleri, kendi mallarından ödeyebilirler. [Bu takdîrde, zekâtın<br />

iskâtı yapılmış olur.] Zekâtı ayırırken ve fakîre verirken niyyet etmeyip, verdikden<br />

çok sonra niyyet ederse, mal, fakîrde bulunduğu müddetce, câiz olur. Vekîline<br />

verirken niyyet etmesi yetişir. Vekîlinin fakîre verirken, ayrıca niyyet etmesi<br />

lâzım değildir. Zekâtını müslimân fakîre vermesi için, zimmîyi de, ya’nî başka<br />

dinde olan vatandaşı da vekîl etmesi câiz olur. Hâlbuki, hac için, zimmîyi vekîl göndermek<br />

câiz değildir. Çünki, zekât için yalnız zenginin niyyet etmesi lâzımdır. Hac<br />

için, vekîlin de niyyet etmesi lâzımdır. Vekîline verirken sadaka, keffâret, hediyye<br />

dese, vekîli fakîre bu niyyet ile vermeden önce, zengin zekât için niyyet etse câiz<br />

olur.<br />

İki zenginin de vekîli olan kimse, bunların zekâtlarını, haberleri olmadan karışdırır,<br />

sonra fakîre verirse, zekât verilmiş olmaz. Vekîl sadaka vermiş olur. Ve-<br />

– 293 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!